DESK ve DİN-BİR-SEN Genel Başkanı Lütfi ŞENOCAK 28 Şubat öncesi ve sonrası yaşanılan hukuksuz gelişmeler ve nihayete yaklaşan dava sürecinin etki ve sonuçları ile ilgili yazılı bir basın açıklaması yayımladı.
Şenocak yazılı basın açıklamasında şunları ifade etti;28 Şubat davasında isnat edilen suçun içeriği; Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na açılan 28 Şubat öncesi ve sonrasını ilgilendirendavanın bugünlerde duruşması yapılmıştır. Duruşmada; Anayasamızın14. Maddesi; 765 sayılı Ceza Kanunu’nun 118, 146, 147, 159, 160, 168, 169, 170, 171, 175, 188, 191, 192, 228, 230, 240, 312, 480, 482, maddeleri; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun; 77, 96, 106, 107, 108, 112, 115, 125, 134, 135, 136, 216, 257, 301, 309, 311, 312, 314 ve 316. Maddelerinde sayılan suçları gerçekleştirmek için anlaşmak, cebir ve şiddet kullanarak illegal yollarla Türkiye Büyük Millet Meclisini ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek, içerikte belirtilen ve resen nitelendirilecek suçlar, dedi.
Şenocak;Bizlerin talep konusu ise, yukarıda sayılan suçları gerçekleştirmek için anlaşma, içerikte belirtilen ve resen nitelendirilip takdir edilecek diğer suçlar nedeniyle; ilgililer hakkında Başsavcılık tarafından gerekli tahkikatın yapılarak şüphelilerin cezalandırılmaları için kamu davası açılması ve gerekli önlemlerin alınması talebinden ibarettir, dedi.
Şenocak;Türkiye Cumhuriyeti Devleti, demokratik bir hukuk devletidir. Devlet yapısı içerisinde hangi yetkilerin kimler tarafından ve ne şekilde kullanılacağı da Anayasa ve kanunlarla açıkça düzenlenmiştir. Kamu görevlilerinin bu görevleri dışında durumdan vazife çıkartarak kendilerine görev tevdi etmeleri hukuken mümkün değildir. Kamu görevlileri kendi görev ve yetkileri dışına çıkarak yasama ve yürütme organının yetkilerini ihlal etmekle fonksiyon gaspı suçunu işlemiş olurlar. Bu bağlamda silahlı kuvvetler bünyesinde görev yapan kamu görevlilerinin hükümeti düşürmeye, istifaya zorlamaya ya da iş göremez duruma getirmeye kalkışmaları açıkça ceza kanununda düzenlenen belirttiğimiz suçları oluşturmaktadır. Yine kamu görevlilerinin, kendilerine vatanı savunmak amacıyla tevdi edilen silahlı kuvvetler ile vatan evlatlarını siyasi ya da iktisadi amaçları doğrultusunda kullanmaya yönelmeleri de suç oluşturmaktadır. Nitekim TCK'nda bu suçlar ayrıntılı olarak düzenlenmiş ve gerekli cezalar açıkça belirtilmiştir, dedi.
Şenocak;Kuvvet Komutanlıklarından, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde, “Batı Çalışma Grubu" adı altında illegal bir yapılanma kurulmuştur. İdarenin bütünlüğü ilkesine göre, idare kuruluşu ve teşkilatları ile bir bütündür ve idari teşkilatların oluşumu kanunlarla düzenlenir. “Batı Çalışma Grubu”, kuruluşu ve işleyişi bakımından tümüyle hukuk dışı bir yapılanma olup, idarenin bütünlüğü ilkesine aykırıdır. Bazı meslek kuruluşları, bazı sendikal kuruluşların başkan ve yetkilileri bu güçlerini kullanırken bazı medya kuruluşları ve gazeteciler de ellerindeki kamuoyu oluşturma ve yönlendirme güçlerini kullanmışlardır. Hukuka aykırı bir oluşumun aldığı hukuksuz kararlar sonucu birçok kişi görevinden alınmış, öğrenciler eğitim haklarından yoksun bırakılmış, disiplin cezaları ile üniversitelerden ilişikleri kesilmiş, farklı görüş ve ideoloji sahipleri hürriyeti bağlayıcı cezalarla tecziye edilmiştir. Kendilerinden olmayan kamu çalışanlarını, vatandaşları, öğrencileri illegal kayıtlar tutup, dosyalar oluşturup, fişlemişlerdir. O tarihte fişlenenler arasında başta ben olmak üzere şu anda konfederasyon ve sendikamız üyesi olan çok sayıda din görevlisi de yer almıştır. Türkiye Cumhuriyeti Kanunları ile kurulan ve Anayasa tarafından da temin edilen Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde yasal olarak çalışan birçok din görevlisi, görevleri gereği yaptıkları fiillerden dolayı fişlenmişlerdir. İmamlarımızın camide verdikleri vaaz ve hutbeler dahi takip edilip, o imamlar hakkında çetele tutulmuş, notlar alınmış ve daha sonra da bu imamlara karşı caydırma, yıldırma ve sindirme politikası izlenmiş ve böylece birer kamu görevlisi olan imamlar görevlerini hukukun kendilerine verdiği çerçevede, rahat ve huzurlu bir şekilde sürdürememişlerdir, dedi.
Şenocak yazılı basın açıklamasına şöyle devam ederek;Bu husus sadece İmamlar için geçerli değildir. Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı olarak çalışan tüm personel şu veya bu şekilde bu sindirme politikasının birer hedefi haline getirilmişlerdir. Fişlenen kamu görevlilerine disiplin cezaları verilmek, görev yerleri değiştirilmek suretiyle istifaya zorlanmışlar, zulüm görmüşlerdir.
Halkın dindar kesimi baskı altına alınmış “irtica ile mücadele” adı altında demokratik bir ülkede olması mümkün olmayan haksız ve hukuksuz uygulamalara yer verilmiştir. Hukuka aykırı verilmiş uygulamalar itiraz imkanı olmaksızın yargıya intikal etmiş, yargıda ise bağımsız hakim sorunu ile karşı karşıya kalınmıştır. İdari işlemlerin hukuksuz bir yapı tarafından karara bağlanması, yapılan işlemlerin usul ve esas yönünden geri alınamaz bir işlem hüviyetine bürünmesi, brifing almış hakimlerin önünde adil yargılanmanın ihlal edilmesi sebebiyle, 28 Şubat sürecindeki tüm yargılamalar hukuka aykırı olarak yürütülmüştür, dedi.
Şenocak yazılı basın açıklamasını şöyle tamamladı;Bugün geldiğimiz noktada 28 Şubat sürecinde yaşadığımız sancılı günlerin, bugün itibarı ile haksız ve yargısız infaz olduğunu çok acık görüyoruz. 28 Şubatta bize dayatılan ve baskı kurulan tüm konuların bugün gün ışığına çıkıp hakların geri tevdi edilmesi de bizleri mutlu etmektedir. Hukuk er geç tecelli edecektir. Önemli olan sabırla, bilgi ile ve konunun takipçisi olarak; mağduriyet yaşayan vatandaşlarımıza ve çalışma arkadaşlarımıza her daim yanlarında olduğumuzu hissettirmektir. İnşallah 28 Şubat post modern darbesi tarihin tozlu raflarında yerini alacak bu konuda mağdur olan kişilere de hakları tevdi edilerek bu mağduriyetten kurtarılacaklardır. Bu yeni dönemin, ülkemize,milletimize,eğitim ve öğretime ve çalışma hayatına hayırlar getirmesini diliyorum, dedi.
