Ahlak ve Din ekseninde birlikte yaşama…

Hızla artan Türkiye nüfusunun en büyük problemi şüphesiz kültürler arası çatışmadır. Bu çatışmalar köy-kent kültürünün birbiriyle çatışmasından kaynaklanırken, köy kültürünün değiştiğini de hatırlatmak isterim. Köyden kente göç, kent kültürünü karma kültür haline getirdi. Kültürler arasında bocalayan, köylü mü, kentli mi olduğu belli olmayan insan tipleri kültür çatışmalarının örneğini sergiledi.

Bilim, teknoloji, ulaşım ve bilişim hizmetlerindeki gelişmeler, köy kültürünü değiştirdi. Dolayısıyla buna paralel olarak kent kültürü de modernleşti. Farklı bölgelerin kültürleriyle zenginleşen kentler, kendi örf, adet ve geleneklerini yaşatmaya çalışan insanların sosyokültürel dirençleriyle karşılaştı. Bu insanlar kendi geleneklerini yaşatmaya çalışırken, bir yandan da modern kent kültürü karşısında kendilerini yenilemeye ve değiştirmeye zorladılar. Bu ikilem kültür çatışmasına yol açtı. Kendi hayat tarzını yaşamaya çalışan insanlar modern kent kültürüyle çatışmaya girdiler. Bu ikilem karma kültürü oluşturdu. Karma kültür, insanların değer yargılarını etkileyerek erozyona uğrattı. Merhamet, sevgi, komşu hakkı, yardımlaşma, ziyaret, kimsesiz ve korunmaya muhtaç insanlara yardım gibi v.s. değerler yıprandı. Tamamen menfaat temeli üzerine kurulu bir toplum oluştu.

Ancak İslam’ın farklı kültürlerin bir arada yaşayarak gelişmesine vesile olduğu göz ardı edilmemelidir.

Modern kent kültürünün bu çarpık yapısı içinde insanların yaşamlarını düzene koyan tek şey İslam oldu. Farklı anlayış, dil, din, renk, ırk, inanç ve mezhep anlayışı İslam’ın getirdiği birlikte yaşama anlayışı ile vücut buldu. Bu nedenle insanlar birbirini tanıma, anlama, farklı kültürü kabullenme anlayışı ile bir arada yaşamayı öğrendi. Ancak İslam toplumlarında İslam’ın emrettiği şekilde birlikte yaşamak zaman zaman aksadı. Çatışmalar doğdu. Müslümanlar acı çekti, gözyaşı döktü. Müslümanlar arasında kin, nefret ve ihanet yaygınlaştı. Bunun nedeni İslam’ın yeterince anlaşılamamış olmasıdır. Bu nedenle barış ve huzur sağlanamıyor.

Ahlak kavramından uzaklaşan İslam dünyası, barış, huzur ve kardeşlik duygularıyla yaşama sanatını rafa kaldırdı. Birlikte yaşama hukuku yok edildi. İslam’ın karşı çıktığı ötekileştirme meşrulaştı. Ahlaksızlık, ötekileştirilen insanlara zulüm, hırsızlık, hırs, kayırmacılık, Kur’an’ı Kerim’de yeri olmayan söz ve davranışların “Allah’ın emri” olduğu algısının oluşturulmaya çalışılması neticesinde birbirini anlamayan düşman kitleler oluşturuldu. Hâlbuki Kur’an’ı Kerim, ahlak ve hukuk kurallarını belirleyen, farklı kimliklerin bir arada yaşamalarını sağlayan ilahi nizam kitabıdır. “Bölünmeyin, parçalanmayın. Allah’ın ipine sımsıkı sarılın.” Diye buyuran Yüce Allah (c.c), İslam coğrafyasını kana bulayanları, Müslümanların kanının dökülmesine ve acı çekmelerine neden olanları, Müslümanların barış, huzur, kardeşlik duyguları içinde yaşamalarını engelleyenleri lanetler.

 İnsan vicdanını sorguladığımız zaman vicdanın, güç ve menfaatler ekseninde sıkışıp kaldığını görürüz. Bu sıkışma hem fert için hem toplum için tehlikeli olduğu kadar, ahlak ve din ekseninde; dilde Müslüman, kalben imansızlaşmış Müslüman görüntüsündeki milletlerin yok olmasına neden olan önemli bir etkendir. İslam coğrafyasında yaşanan hadiselerin özünde bu vardır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) döneminde azınlıklara hoşgörü ile yaklaşılmış, inanç ve vicdan hürriyeti tanınarak birlikte yaşama hukuku geliştirilmiştir. Farklı kültürlere mensup insanlar 1444 yıl önce daha mutlu, huzurlu, barış ve kardeşlik duyguları içinde birlikte yaşıyorlardı. Aynı şeyleri bugün için maalesef söyleyemiyoruz. Bunun nedeni İslam coğrafyasında yaşanan elim hadiseler, haksızlık ve hukuksuzluklar, imanın zayıflaması, şahsi menfaatlerin insanı gerçek idrak anlayışından uzaklaştırması, erdem, fazilet gibi duyguların yok edilmesi, birlikte yaşama sanatının; ego’nun “önce ben” düşüncesiyle erozyona uğraması, ibadet, inanç ve dini söylemlerin gücün emir ve görüşlerini yansıtacak şekilde siyasallaşması, ahlak ve hukuk ekseninde Müslümanları yozlaştırmıştır. Bu nedenle İslam dini farklı algılanıyor. Sadece Avrupa’da değil, ülkemizde de islamofobi oluşturuluyor ve yaygınlaşıyor. Hıristiyan dünyasında birlikte yaşama hukuku daha gelişmemişken, İslam dünyasında farklı kültürler birlikte yaşıyorlar, toplumsal sorunları birlikte çözmeye çalışıyorlardı. Azınlıkların hakkına ve hukukuna, insan gibi yaşama değerlerine saygı gösteriliyor, onların kendi değerlerini yaşamalarına izin veriliyor ve korunuyordu.

Geldiğimiz noktada Müslümanların birbirlerine çelme takmaları (!) hafife alınacak bir olay değil. İslam âleminin barış, huzur, merhamet ve hoşgörü duyguları, şefkat, adalet, erdem ve fazilet, yardımlaşma, koruma ve kollama duyguları içinde birlikte yaşayabilmeleri için İslam’ın birlikte yaşama ahlakını ve hukukunu yeniden tesis etmeleri gerekiyor.

 

 

 

yazarın diğer yazıları
FETÖ/PDY...
19-07-2016 tarihinde eklendi
Resûl-ü Ekrem’in Mirasçısı 1
28-06-2016 tarihinde eklendi
Ahlak ve Din ekseninde birlikte yaşama…
15-01-2016 tarihinde eklendi
Zalime Merhamet Edilmez
15-01-2016 tarihinde eklendi
“Edep” mi dediniz?
15-01-2016 tarihinde eklendi
Bir elmanın iki yarısıyız.
15-01-2016 tarihinde eklendi
Menü
 
Ana Sayfa
Foto Galeri
Video Galeri
İletişim
Bize Ulaşın
0312 232 70 20
[email protected]
Din-Bir-Sen | Özerk Diyanet Vakıf Çalışanları Birliği Sendikası

Gazi Mustafa Kemal Bulvarı (GMK Bulvarı) No:39 / 20-21
Maltepe Çankaya / Ankara
Tel :+90 312 232 70 20
Fax :+90 312 232 70 21
Gsm:+90 530 505 63 36

[email protected]

 

Vergi Dairesi : Mithatpaşa V.D.        Vergi Numarası : 879 062 1718
IBAN NO : TR56 0001 0004 7152 5286 9150 01


 

© 2012 Tüm Hakları Saklıdır
Tasarım & Yazılım :
Networkbil.net