FETÖ/PDY...

Aslında ‘Resul-ü Ekrem’in Mirasçısı’ makalemizin 2’nci bölümüyle devam edecektim. Ancak son hafta yaşanan gelişmeler nedeniyle ara verip FETÖ/PDY konusuna değinmeyi uygun gördüm.

Fethullah Gülen cemaatinin belki yarım yüzyıla dayanan bir geçmişi var. Edirne’de imamlık göreviyle başlayan serüven istihbarat örgütlerinin desteğiyle; ister şans deyin ister yardım ve destek, saf, samimi ve hakiki dindarların himmet paralarıyla büyümüş, gelişmiş ve güçlenmiştir.

İstihbarat raporlarına ‘silahlı terör örgütü’ olarak giren Gülen cemaatinin devlet içinde odaklandığı biliniyordu. Devletin üst yönetici kadrolarına bu cemaatin referans olduğu örgüt üyeleri atandı. Atandıkları kurumların mesleki bilgilerinden yoksun, nitelik ve nicelik yönünden eksik olan bu örgüt üyeleri, minnet duygularıyla bağlı oldukları kişi veya kişilere hizmet ettiler. ‘Biz kardeşiz’ düşüncesi ön plana çıktı ve kendilerinden olmayanların atamalarında engel çıkardılar. Devletin işleyişini kendi hizmetleri doğrultusunda pervasızca kullandılar.

Kasabalarda, ilçelerde, illerde ve bütün kurumlarda ‘Ağabeyler’ in sözü geçerli… Onların talimatlarına göre hareket ediliyor, aksi mümkün olmuyor, o talimatlar ‘lider’in mutlak sözü olarak itaat ediliyordu. Eğitimde bir Ağabey, sağlıkta bir Ağabey, TSK’da bir Ağabey, yargıda Ağabey… 2014 yılında yayınladığım ‘Öğretmenim Lütfen Bizi Eğit’ isimli eğitim-anlatı kitabımda bu konuya değinmiştim. Ağabeyler, TUS’a giren doktorların tercihlerine kadar etkili, hangi hâkimin hangi savcının nerelere atanacağına kadar söz sahibi olmuşlardı. Askeri liselere girecek öğrencilere ve polislik sınavlarının sorularını çalarak yandaşlarına verecek kadar devletin içinde kolları uzamıştı.

FETÖ örgüt üyelerinin davranışları, dini tutum ve söylemleri, sosyal hayattaki etkileri ile saf ve samimi dindarlar arasında etkili olmuş, onları kandırarak toplum içerisinde daha etkili olmaya başlamışlardır. Bunun etkisi hiç şüphesiz himmet paralarının ciddi boyutlara varan rakamlarıdır.

15 Temmuz akşamı milli iradeye ve meşru hükümete karşı gerçekleştirilmeye çalışılan darbe girişimi ile aslında daha önce ön plana çıkan vatan, bayrak, millet ve özellikle dini söylemlerinde samimi olmadıkları anlaşıldı. Milletin bir araya geldiği Meclis’in bombalanması, Emniyet teşkilatı ve MİT gibi milletin sosyal yaşantısını kanunlar çerçevesinde sağlamakla görevli teşkilatlara yapılan saldırılar, FETÖ terör örgütü mensuplarının bir düşman kadar kin ve nefret duygularıyla dolu olduğunu gösterdi. Milletin bayrağına, askerine, polisine ve vatandaşlarına kurşun sıktı. Üzerine bomba yağdırdı. Vatandaşların malına zarar verdi. Neredeyse yarım yüzyıldır dile getirdikleri ‘din kardeşliği’ sözü havada kaldı.

MİT,  bu darbeyi saatler öncesinden haber almasaydı ne olurdu, tahmin bile etmek istemiyorum. Bunu düşündükçe tüylerim diken diken oluyor! Zira 16 Temmuz sabahı bizi korkunç olaylar bekliyor olacaktı. Milletin oyuyla seçilmiş olan Sayın Cumhurbaşkanımız ve meşru hükümet üyeleri tutuklanacak, Meclis feshedilecek, kendilerine yakın sendikalar dışındaki bütün sendikalar kapatılacaktı. Döviz yükselecek, borsa allak bullak olacak, bir an da ekonomi çökecekti. Milli iradeye karşı girişilen bu alçakça saldırı ile komite üyelerinden bir general televizyonlara çıkarak haksızlıktan, yoksulluktan, yolsuzluklardan söz ederek millete karşı giriştikleri bu hainliği meşru gösterme çabalarına girecekti. Şundan emin olunuz, hayat normale dönmeye başladıktan sonra Pensilvanya’daki örgüt lideri büyük ve şaşalı bir törenle Türkiye’ye getirilecek ve belki Halife ilan edilecekti. İlkokul mezunu bir imam’ın devletin başına oturtulabileceğini ise hiç düşünmek istemiyorum.

Sayın Cumhurbaşkanımızın, Fethullah Gülen cemaatinin üzerine gitmesindeki asıl nedenin bugün daha net anlaşıldığını düşünüyorum. Bu örgüt, devlet içinde yapılanarak devleti bütün organlarıyla tamamen ele geçirmek için çalışmış, örgüt lideri, kendisine inananları kandırmış ve himmet paralarıyla zenginleşerek görünüşte dünyanın en zengin ve en güçlü cemaatlerinden biri olmuştur.  Hâlbuki o cemaat, emperyalist güçlerle işbirliği halinde olan, kendi halkına kurşun sıkacak kadar gözü dönmüş, hain, gaddar, acımasız eli kanlı bir terör örgütüdür.

Milli iradeyi destekleyen bir insan olarak, Sayın Cumhurbaşkanımızın ve meşru hükümetin yanında yer alıyorum. Paralel Devlet Yapılanması soruşturması kapsamında bütün kurumların tek tek ele alınarak temizlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Devlet, FETÖ terör örgütünün iç ve dış bağlantılı yapılanmasından kurtarılmalıdır. Devletin kurumları bu pislikten temizlenmediği müddetçe ne devlet ne millet ne bayrak ne ezan güvende olacaktır. Bu itibarla devletin, FETÖ terör örgütünden kurtarılması için devlet organlarının yanında yer almak, bilgi ve belgelerimizle yardımcı olmak vatandaşlık görevimizdir. 

yazarın diğer yazıları
FETÖ/PDY...
19-07-2016 tarihinde eklendi
Resûl-ü Ekrem’in Mirasçısı 1
28-06-2016 tarihinde eklendi
Ahlak ve Din ekseninde birlikte yaşama…
15-01-2016 tarihinde eklendi
Zalime Merhamet Edilmez
15-01-2016 tarihinde eklendi
“Edep” mi dediniz?
15-01-2016 tarihinde eklendi
Bir elmanın iki yarısıyız.
15-01-2016 tarihinde eklendi
Menü
 
Ana Sayfa
Foto Galeri
Video Galeri
İletişim
Bize Ulaşın
0312 232 70 20
[email protected]
Din-Bir-Sen | Özerk Diyanet Vakıf Çalışanları Birliği Sendikası

Gazi Mustafa Kemal Bulvarı (GMK Bulvarı) No:39 / 20-21
Maltepe Çankaya / Ankara
Tel :+90 312 232 70 20
Fax :+90 312 232 70 21
Gsm:+90 530 505 63 36

[email protected]

 

Vergi Dairesi : Mithatpaşa V.D.        Vergi Numarası : 879 062 1718
IBAN NO : TR56 0001 0004 7152 5286 9150 01


 

© 2012 Tüm Hakları Saklıdır
Tasarım & Yazılım :
Networkbil.net