Suriye Konulu İstişare Toplantısı |
|
|
İDSB Genel Sekreteri Av. Ali Kurt’un açılış konuşması ile başlayan toplantı konuşmacıların sunumlarının ardından soru cevaplarla devam etti.
Bildiğiniz üzere Mart 2011 tarihinde başlayan Suriye devrimi genişleyerek ve çok ağır bedeller ödeyerek devam ediyor. Bugün nihai noktada artık yıkılması mukadder olan Esed rejimi tüm gücüyle toplu katliamlara ve zulmüne hala devam etmektedir. Hemen yanı başımızda mazlum ve mağdur kardeşlerimizin yaşadığı Suriye devriminde gelinen son noktayı, sahada yaşananları ve olan biteni daha sağlıklı bir şekilde anlamak, krizin boyutlarını görmek ve bir strateji belirlemek amacıyla bu programı tertip ettik. Katılımcılara teker teker söz vereceğiz. Paneli MÜSİAD yönetim kurulu üyesi Sayın Gazi Mısırlı Bey yönetecek. Şimdiden hayırlı ve bereketli olmasını niyaz ediyorum.”
SUK ÜYESİ BUTEYN: “REJİM MEZHEPÇİ VE IRKÇI BİR SALDIRI YÜRÜTÜYOR”
Ali Kurt’un ardından ilk konuşmacı olarak Suriye Ulusal Meclisi Yönetim Kurulu Üyesi Muti Buteyn söz aldı. Buteyn konuşmasında şunları söyledi:
“Bir yıldan fazladır devam eden Suriye devriminde gelinen noktada ulaşabildiğimiz bilgilere göre toplamda 22.691 kişi şehit edilmiştir. Bunların 1754’ü çocuk, 1745’i ise bayandır. Buna şehit edilmiş olma ihtimali yüksek olan on binlerce kayıp ile yüz binlerce tutukluyu dâhil etmiyoruz. Şu an itibariyle başta Türkiye olmak üzere birçok ülkede çok sayıda mülteci var. Ülke içinde ve dışında milyonlarca Suriyeli katliamlardan kaçmak için mülteci durumuna düştü.
Ürdün’de çölün ortasında kurulan bir kampta Suriyeli mülteciler zor şartlar altında yaşıyorlar. Bunun haricinde Türkiye, Lübnan ve Irak’ta da mülteciler bulunuyor. Her birinde on binlerce mülteci bulunuyor. Mesela Türkiye’deki çadırlarda yaklaşık 44 bin kişi var. Bunların haricinde Türkiye’de kayıtlı olmayan ve yakınlarının yanında veyahut kendi imkânlarıyla çeşitli yerlerde kalan 26 bin Suriyeli yaşıyor.
Şehitlerin yanı sıra Suriye’nin içerisinde tespit edilebilen 50.000 yaralı var en az. Dün elde ettiğimiz rakamlara göre 212.000 kişi ise Suriye’de tutuklu. Şuana kadar gözaltına alınıp serbest bırakılanları da dâhil edersek bu sayı milyonları buluyor.”
İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği (İDSB) tarafından 1 Ağustos 2012 Çarşamba günü MUSİAD Genel Merkezi’nde Suriye konulu bir panel düzenledi. Suriye Müslüman Kardeşler Lideri Muhammed Ebu Şakfa, Suriye Ulusal Konseyi Yönetim Kurulu Üyesi Muti Buteyn ve Suriye Türkmen Kitlesi Başkanı Seyyid Molla Yusuf’un konuşmacı olarak katıldığı panele Türkiye’den ve farklı ülkelerden önde gelen birçok insani yardım kuruluşu, çeşitli STK’lar, iş adamları, akademisyenler, aktivistler ve medya mensuplarının yanı sıra Suriye devrimini temsilen çeşitli isimler de panele iştirak etti.
İDSB Genel Sekreteri Av. Ali Kurt’un açılış konuşması ile başlayan toplantı konuşmacıların sunumlarının ardından soru cevaplarla devam etti.
Av. Kurt konuşmasında şunları söyledi:
“Değerli misafirler! Öncelikle mübarek Ramazanınızı tebrik ederim. Böylesi hayırlı bir ayda, gerçekten hayırlı bir meselede vaktinizi ayırarak programı teşrif etmenizden ötürü hepinize teker teker teşekkür ediyorum. Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.
Bildiğiniz üzere Mart 2011 tarihinde başlayan Suriye devrimi genişleyerek ve çok ağır bedeller ödeyerek devam ediyor. Bugün nihai noktada artık yıkılması mukadder olan Esed rejimi tüm gücüyle toplu katliamlara ve zulmüne hala devam etmektedir. Hemen yanı başımızda mazlum ve mağdur kardeşlerimizin yaşadığı Suriye devriminde gelinen son noktayı, sahada yaşananları ve olan biteni daha sağlıklı bir şekilde anlamak, krizin boyutlarını görmek ve bir strateji belirlemek amacıyla bu programı tertip ettik. Katılımcılara teker teker söz vereceğiz. Paneli MÜSİAD yönetim kurulu üyesi Sayın Gazi Mısırlı Bey yönetecek. Şimdiden hayırlı ve bereketli olmasını niyaz ediyorum.”
SUK ÜYESİ BUTEYN: “REJİM MEZHEPÇİ VE IRKÇI BİR SALDIRI YÜRÜTÜYOR”
Ali Kurt’un ardından ilk konuşmacı olarak Suriye Ulusal Meclisi Yönetim Kurulu Üyesi Muti Buteyn söz aldı. Buteyn konuşmasında şunları söyledi:
“Bir yıldan fazladır devam eden Suriye devriminde gelinen noktada ulaşabildiğimiz bilgilere göre toplamda 22.691 kişi şehit edilmiştir. Bunların 1754’ü çocuk, 1745’i ise bayandır. Buna şehit edilmiş olma ihtimali yüksek olan on binlerce kayıp ile yüz binlerce tutukluyu dâhil etmiyoruz. Şu an itibariyle başta Türkiye olmak üzere birçok ülkede çok sayıda mülteci var. Ülke içinde ve dışında milyonlarca Suriyeli katliamlardan kaçmak için mülteci durumuna düştü.
Ürdün’de çölün ortasında kurulan bir kampta Suriyeli mülteciler zor şartlar altında yaşıyorlar. Bunun haricinde Türkiye, Lübnan ve Irak’ta da mülteciler bulunuyor. Her birinde on binlerce mülteci bulunuyor. Mesela Türkiye’deki çadırlarda yaklaşık 44 bin kişi var. Bunların haricinde Türkiye’de kayıtlı olmayan ve yakınlarının yanında veyahut kendi imkânlarıyla çeşitli yerlerde kalan 26 bin Suriyeli yaşıyor.
Şehitlerin yanı sıra Suriye’nin içerisinde tespit edilebilen 50.000 yaralı var en az. Dün elde ettiğimiz rakamlara göre 212.000 kişi ise Suriye’de tutuklu. Şuana kadar gözaltına alınıp serbest bırakılanları da dâhil edersek bu sayı milyonları buluyor.”
Muti Buteyn konuşmasında Suriye’de işlenen katliamların temelde özellikle nüfusun ezici çoğunluğunu teşkil eden Sünni halka yönelik olduğuna dikkatleri çekti. “Bakınız acı da olsa bazı gerçekleri paylaşmak ve bilmek durumundayız. Ülkemde şehit edilen 22 binden fazla insan var. Bunların sadece 50 kadarı farklı din ve mezheplere bağlı. Yani elbet kimsenin ölmesini istemeyiz; ama bu rakam ortada son derece mezhepçi ve sistematik bir saldırının olduğunu göstermesi açısından önem taşıyor.” diyerek konuşmasını sürdüren Suriye Ulusal Konsey üyesi Buteyn şunları söyledi:
“Tüm açıklığı ve şeffaflığı ile konuşmak durumundayız, gerçekleri gizleyemeyiz. Bizler 2006 İsrail saldırısından kaçan Lübnanlı kardeşlerimize kendi evlerimizi açtık, ekmeğimizi ve suyumuzu paylaştık. Ancak şimdi aynı insanlar Hizbullah ve İran unsurları Esed’le birlikte bizleri katlediyor. Ne yazık ki durum bu. Tüm bunlara rağmen bizler bu mezhepçi ve faşist katliamlara karşı kuşatıcı davranıyoruz. Zira bizler Müslümanız ve aynı vatanın evladıyız. Eli kana bulaşanlar hariç herkesle ülkemizi inşa etmeye çalışıyoruz. Öldürülen Hristiyan ailelerin cenazelerine katılıyor, acılarını paylaşıyor, taziyelerine gidiyoruz. Hatta bunlara maddi ve manevi olarak destek oluyoruz. Meseleyi mezhepçi bir siyasetle dış destekçileriyle götürmeye çalışan rejim aslında herkese zulmediyor. Biz de bu zulme karşı mücadele sürdürüyoruz.”
BUTEYN: “YARDIMLAR YETERLİ DEĞİL, ACİL DESTEK OLUNMALI”
Kızıl Haç ve Kızılay gibi uluslararası yardım kuruluşları tarafından toplanan yardımların son derece sınırlı olduğunu ve genellikle Suriye halkına ulaşmadığından yakınan Buteyn: “Kast ettiğimiz başta Türkiyeli yardım kuruluşları ve STK’lar değil, bunlar sağ olsunlar ellerinden geleni yapıyorlar. Kast ettiğim söz veren ve yardım ettiğini iddia eden devletler ve uluslararası kuruluşlar. Ne yazık ki demin ifade ettiğim gibi bunlar çok ama çok az. Toplanan bir kaç milyon doları toplasanız 30.000 nüfusluk bir beldeye dahi yetmeyeceğini ifade etmek durumundayım.” dedi.
Yaralıların meydan hastaneleri ve acil müdahale araçları gibi eksiklikler nedeniyle çoğunlukla kan kaybından hayatını kaybettiğine işaret eden Muti Buteyn bu çerçevede acil olarak sağlık alanında yardımlara duyulan ihtiyaca dikkatleri çekti.
Suriye halkının moralinin çok yüksek olduğunu, kadınlar ve çocuklar dâhil herkesin adeta şehit olmak için can atarcasına bir mücadele içinde olduğunu söyleyen Muti Buteyn konuşmasını şu ifadeyle tamamladı: “Ramazan ayı hep zaferler ve şanlı gelişmelerle doludur tarihimizde. Bizler özgürlüğünü kazanmak için şehadeti yüreğinde taşıyan bir halk hareketine şahitlik etmekteyiz. Şam’ın kurtuluşu Kudüs’ün kurtuluşu demektir. Kudüs’ün kurtuluşu ise Şam’ın kurtuluşuna bağlıdır. İnşallah bizler er ya da geç kazanacağız.”
İHVAN LİDERİ: “YAŞANAN GAYRİ MEŞRU VE DİKTA REJİME BAŞKALDIRIDIR”
Öte yandan söz alan Suriye İhvan-ı Müslimin Lideri Muhammed Riyad Ebu Şakfa İDSB’ye programı düzenlemesinden ötürü teşekkür ederek konuşmasına başladı: “Bugün Suriye’de yaşanan hadise gayri meşru ve darbe ile iktidara gelmiş bir rejime karşı başkaldırıştır. Bunu en temelde ilkesel olarak ortaya koymak durumundayız. Yaşananlar diktatör ve kanlı bir rejime karşı haklı ve meşru bir direniştir.
Darbeyle iktidara gelen bu dikta rejimine karşı daha öncesinde de birçok ayaklanma oldu. Ancak bugünkü gibi medyanın yaygın olmaması yaşananların ve akabindeki katliamların duyurulmasını engelledi. Bu da rejimin elini güçlendirdi. Mesela birçoğunuzun bildiği 1982’de Hama’da yapılan katliamın şimdi çok daha geniş ve her yeri kapsayan bir durumdan bahsediyoruz. Hama’nın yanı sıra birçok katliam daha yaşandı geçmişte. Örneğin Tedmur cezaevinde haftada iki gün idamlar yapılmaktaydı. Her defasında 100 ila 150 arasında masum mahkum öldürülmekteydi.
Şimdi geldiğimiz noktada tüm ülkeyi saran ve zaferle sonuçlanacak olan bir devrimden bahsediyoruz. İmanlı gençler ve halkımız sokaklara çıkmakta bunu kendisi çekmekte ve dünyaya duyurmaktadır. Geçmişteki kanlı rejimin işlediği katliam ile bugün işlenenler arasında hiçbir fark bulunmamaktadır. Tek fark bugünkü olayların medya ile bütün dünyaya inkarı mümkün olmayacak şekilde ve açıklıkta duyuruluyor olmasındadır. Elbet buna rağmen halen inanmak istemeyen ve gerçekleri gizlemeye çalışanlar var. Bunların kimler olduğunu biliyorsunuz...
ŞAKFA: “İRAN VE RUSYA’NIN DESTEĞİNE RAĞMEN ZAFER SURİYELİLERİN”
Suriye halkına hiçbir destek yoktur. Dışarıdan Türkiye gibi sınırlı sayıdaki kardeşlerimizin yetersiz desteğine karşın İran ve Rusya açıkça Suriye rejimine destek veriyor. Her anlamda destek veren bu devletlere rağmen halk Allah’a dayanarak mücadelesini sürdürmektedir. Gelinen noktada toprakların %70’inin Suriye halkının ve Özgür Suriye Ordusunun eline geçmiş olduğunu bilmenizi isterim. Er ya da geç zafer bizimdir. Siz kardeşlerimizden bu kritik dönüm noktasında tüm gücünüzle Suriye halkına yardım etmenizi istiyoruz.”
YUSUF MOLLA: “YAŞANAN ZALİM İLE MAZLUM ARASINDAKİ MÜCADELEDİR”
Son konuşmacı olarak söz alan Suriye Türkmen Kitlesi Başkanı Molla Yusuf da özetle şunları söyledi: “Türkiye’de bana Suriye devrimiyle ilgili olarak çok soru soruluyor. Ciddi kafa karışıklığı var. Oysa olay çok net ve bariz. Suriye’de yaşananı anlamayacak bir şey yok! Yaşadığımız zalim ile mazlum arasındaki mücadeledir. Nokta!”
Suriye halkının zalim ve kanlı bir rejime karşı başkaldırdığını söyleyen Molla: “Bakınız, Esed rejimi açık bir şekilde 40 yıldır İsrail’in çıkarlarını korumuştur. Golan tepelerinde bir tek Suriye askeri yoktur. Meselenin özü şu; Suriye’de bu rejim giderse yerine İsrail’e kafa tutacak bir rejim gelecek, bundan şiddetle korkuyorlar. Onun için Esed müttefikleri onu sonuna kadar tutup devrimin başarılı olmaması için çalışıyor.” dedi.
MOLLA: “ASIL ESED YIKILMAZSA SURİYE BÖLÜNÜR VE PARÇALANIR”
Molla, Suriye rejimi yıkılırsa ülkenin bölünebileceğine yönelik gündemdeki endişelere karşılık şu cevabı verdi: “Altını çizerek vurgulamak istiyorum. Asıl bölünme ve istikrarsızlık mezhepçi, diktatör ve kanlı Esed rejimi yıkılmaz ise yaşanacaktır. Suriye asıl, bu rejim yıkılmazsa bölünecektir. Rejim zaten şu an Suriye’nin kuzeyini PKK’nın uzantısına bırakmıştır. Çeşitli bölgelerdeki emniyet binalarını bunlara teslim etmiştir. Ancak tüm bunlara rağmen bizler devrimin başarıya ulaşacağına ve bu planları engelleyeceğine inanıyoruz. Suriye’nin birlik ve istikrarının sibopu direnen bu halktır.”
Suriye Türkmen Kitlesi Başkanı Yusuf Molla Suriye’de yaşayan yaklaşık 3,5 milyon Türkmen olarak bütün Suriye halkıyla birlikte oldukları mesajını vererek: “Sinsi planları olan muhaberat ve bazı unsurlar ismimizi kullanmak istedi. Binlerce yıldır bu topraklarda yaşayan bizler kendimizi diğer kardeşlerimizden ayrı tutmuyoruz. Devrimin ilk kıvılcımlarını bizim gençlerimiz attı. Elhamdulillah bundan şeref duyuyoruz ve her ortamda söylüyoruz. Irkçı ve etnik temelli olarak kimliğimizi kullanmıyor, aksine Müslüman olduğumuzu vurgulayarak mücadele ediyoruz. Devrimi baltalamak isteyen muhaberat ve rejim unsurları bir pankart asarak Suriye Türkmenleri rejime teşekkür borçlu vs. türünden çirkin kara propagandalar yaşandı. Yine ırkçı ve farklı projelere meyyal bir gidişat görünce bizler Suriye Türkmen Kitlesi’ni kurduk. Amacımız tüm mükevvenatıyla birlikte devrimi başarmak, ülkemizin birlikteliğini muhafaza etmektir. Suriye toprağı birdir, Suriye halkı birdir.” diyerek konuşmasını tamamladı.
SORULAR VE CEVAPLAR
Panelin son kısmı soru cevap şeklinde geçti. Söz alan Gazeteci-Yazar Ahmet Varol “Suriye bölgesinde Lazkiye’de Nusayri devleti kurulacağı söyleniyor. Bölgede sayıca çoklukta olan Türkmenler bunu engelleyebilecek midir?” sorusunu yöneltti.
Soruya cevap veren Suriye Türkmen Kitlesi Başkanı Yusuf Molla: “Bu iddia rejimin rüyalarından biridir. Şam veya Halep kaybolursa son çözüm Lazkiye, final sahil dağlarında yaşanacaktır. Buradaki Türkmenlerin ve Arapların buna karşı çıkarak rejim güçlerini başarısız kılacaklarına inanıyorum. Lakin bölgeye acil destek gerekmektedir.” dedi.
Hilal TV Genel Müdürü Adnan İnanç’ın “Suriye Afganistan olabilir mi? Yaşananları kanalımızda sürekli gündeme getiriyoruz, haberleştiriyoruz. Suriyeli kardeşlerimizin yanındayız. İran’ın açık bir şekilde kendisine çok zarar verecek bir tutumda rejimin yanında yer aldığını görmekteyiz. Bu elbette bizleri ziyadesiyle üzüyor. Bölgede İran ve Hizbullah’ın durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna da Yusuf Molla cevap verdi.
Molla cevabında: “Sorunuz için teşekkür ederim. Cevabımız çok net: İran bu rolü kendisine biçmeseydi bunları yaşamazdık. Suriye halkı hem İran’ı severdi; hem de Hizbullah’ı. Hasan Nasrallah’ın resimlerini evlerine, araçlarına sokaklarına asarlardı. Hali hazırda yaşanan durum ortada. Bizler İran halkına karşı değil Esed’e destek veren İran rejimine karşıyız. ” dedi.
Bir katılımcının Suriye muhalefetinin dağınık olduğu, Suriye Ulusal Meclisinin temsilde zayıf kaldığı ve bölük pörçük olduğu yönündeki soruya meclis üyesi Muti Buteyn şöyle cevap verdi: “Sorunuz aslında rejimin kara propaganda şebekesinin başarmak isteyip yapamadığı bir şey. Muhalefet dağınıkmış, yetersizmiş, içeriyi temsil etmiyormuş vs. vs. iddialar var. Daha da ileri gidip İstanbul Meclisi şu bu meclisi diyerek akıllarınca hafife alıp karalamaya çalışıyorlar. Oysa ben dahil bu konsey üyelerinin tamamı Suriyeli. Dışarıdan ve içeriden Suriye’nin tüm din, mezhep, ırk ve düşüncelerini temsil edenler bulunuyor. Eğer öyle olmasaydı neden Suriye halkı bir Cumanın ismini Meclis Bizi Temsil Ediyor diye seçerdi?”
Lübnan ve Türkiye’deki mültecilere yönelik çalışmalar yapan Yeryüzü Doktorları temsilcisi ise, "Suriye’deki acil tıbbi ihtiyaçlar nelerdir? Konseyin tıbbi alanda çalışmaları var mı? şeklinde bir sorular yöneltti.
Cevap veren Suriye Ulusal Konseyi Yönetim Kurulu Üyesi Muti Buteyn, "Ulusal Konseyin Tabipler Birliği var ama yetersiz kalıyoruz, tıbbi anlamda ilk etapta şehrin meydanında sahra hastanelerin kurulmasına ihtiyacımız var. Yaralılar sınırdaki hastanelere gidene kadar kan kaybından ve diğer acil müdahaleler yapılmadığından can kaybına uğruyorlar. Bu konuda her tür destek vermeye, kontakları paylaşmaya ve görüşlerinizi almaya, işbirliğine hazırız.” dedi.
OKUDER Başkanı Recep Songül’ün "Kürt cephesinin konseyle irtibatı nedir? Suriye Kürtlerinin devrimin gidişatı ve sonrasındaki süreçte kilit bir rol oynayacakları görülüyor. Bunu en iyi siz biliyorsunuz. Kürtleri temsilen acaba kimse bulunuyor mu, eğer var ise bu toplantıda yer almaları iyi olmaz mıydı" şeklindeki sorusu üzerine Muti Buteyn su cevabi verdi:
"Kürt kardeşlerimiz en yüksek temsil ile ulusal mecliste temsile sahipler. Konseyin başkanı Kürt asıllı Abdulbasıt Seyda’dır. Genel sekreterlikte de 4 kişi ile temsil ediliyorlar. Bazı dışarıda kalan Kürt kardeşlerimizin sesleri ise maalesef çok yüksek çıkıyor. Bunlar kendilerine özel hükümler/haklar tanınmasını, daha doğrusu özerk/federatif bir bölge kurulmasını talep ediyorlar. Biz ise bunu reddediyoruz, kesinlikle karşı çıkıyoruz. Suriye halkı olarak buna izin vermeyeceğimiz belirtiyoruz. Kürt kardeşlerimiz de dahil Suriye toplumun her kesimi eşit haklara sahip olacaktır.”
Din-Bir-Sen Anadolu Bölge Başkanı Ahmet Alay ise; "İnsani yardımların ulaştığından tam emin olunamıyor. Bu sebeple halkımız yardım yapmaktan çekiniyor. Bunun teminatını verebiliyor musunuz? Küresel bir adil sistem, adil bir yapı ve teşkilatlar kurmadan nasıl bir şey yapılabilir?" şeklinde soru yöneltti.
Soruyu teşekkür ederek cevaplayan Suriye Müslüman Kardeşler Lideri Muhammed Ebu Şakfa şunları söyledi: "İçerideki güvenilir temsilcilere parasal yardımları teslim ediyoruz. Sonra halka soruyoruz, yardımın onlara ulaşıp ulaşmadığını öğreniyoruz. Farklı kaynaklardan bunun teyidini yapıyoruz. Sonra böyle teyitli kanallarla çalışıyoruz. Yardım komisyonu ve mülteciler komisyonumuz aracılığıyla da yardımların kime gittiği tek tek belirleniyor. İçeride birçok teşkilat mevcut. Bunlar yapılan yardımları muhtaçlara, ilgili yerlere teslim ediyor, bunların kayıtlarını sağlam bir şekilde alıyor ve rapor olarak kim isterse ona zaten teslim ediyor. Bu konuda bir sıkıntımız yok."
MUTAVVA: “ETNİK TEMİZLİK VE SOYKIRIM YAPAN ESED YARGILANACAK”
Öte yandan panelde hazır bulunan İDSB Genel Sekreter Yardımcısı Avukat Mubarak Mutawwa ise şunları söyledi: “Suriye halkından özür diliyoruz, tüm Suriye’nin kanı akmasına rağmen istendiği şekilde yanında duramadık. Bütün Suriyeli kardeşlerimizden özür diliyorum. Bütün devrimler hep sivil bir şekilde başlar, Suriye de öyle oldu, lakin sonra silahlı mücadeleye dönüştü. Suriye meselesinde hukuki yol maalesef ihmal edildi. Uluslararası Hukukçular Birliği olarak Suriye meselesi hakkında bir çalışma yaptık. Sizin de onayınızdan sonra Esed ve rejiminin işlediği soykırımı, etnik temizlik saldırılarını şikayet edeceğimiz uluslararası mahkemelere başvuru yoluna gideceğiz. Savaş suçlusu olan Esed ve rejim yetkililerini yargılatacağız.”
ŞAM EMEVİ CAMİSİ İMAMI: “HİZBULLAH’IN DİRENİŞ PALAVRASI BİTTİ”
Başkent Şam’daki meşhur Emevi Camisinin eski imamı olan ve şu anda Amerika’da yaşayan Prof. Dr. Bessam İstuvani de söz alarak şunları söyledi: “Hizbullah’ın İsrail'e direndiği, bir direniş hareketi olarak mücadele ettiği gibi bir hikayeyi senelerce bize yutturdular. Suriye'deki olaylardan sonra hakikatte Hizbullah’ın İsrail'le işbirliği içinde olduğunu, Suriye’de Nusayrileri güçlendirmek için neler neler yaptığını, halkı katletmek için Esed rejimine ne tür destekler verdiğini açık ve net bir şekilde görebiliyoruz. Demek ki yaşananlar ve iddiaların tamamı palavradan ibaretmiş. Şimdi bu palavranın bittiğini, tüm Ortadoğu’da mezhepçi bir şekilde faaliyet yürüttüklerini görüyoruz. Yaşananlar da bunları birer birer ortaya çıkarıyor. Bunu hem Suriyeli olarak ben, hem tüm halkımız gördü ve yaşıyor. Dahası örgütün ilk kurucusu olan Subhi Tufeyli de bunu televizyon ekranlarında ve medyada açıkça ifade ediyor. Hizbin asıl amacının İsrail’in güvenliğini tesis etmek olduğunu, bölgede İran adına iş yaptığını ifşa ediyor.”
Son olarak sözü İDSB Genel Sekreteri Av. Ali Kurt aldı. Ev sahipliği yapan MÜSİAD’a, yönetim kurulu üyesi Eyüp Akbal’a, çevirilerde yardımcı olan yönetim kurulu üyesi Gazi Mısırlı’ya, konuşmacılara ve katılımcılara teşekkür etti. Devrimin başladığında bu yana sonuna kadar Suriye halkının haklı davasını desteklediklerini belirten Kurt: “Bu çerçevede İDSB ve TGTV olarak Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde Suriye konulu bilgilendirme toplantıları yaptık. Tüm üyelerimizi Suriyeli kardeşlerimize yardım ve destek olmaya davet ettik. Bundan sonra da Suriye’nin yanında yer alacak, zalim rejim devrilip zulüm sona erinceye, adalet tesis edilinceye kadar tüm gücümüzle çalışacağız.” dedi.
|
Yorumlar |
|
|