Demokratik Sendikalar Konfederasyonu (DESK) Genel Başkanı Lütfi ŞENOCAK, Diyanet’in farklı dini anlayışlara da hizmet yapmasından yana olduklarını söyledi.
Ülkemizin içinde bulunduğu süreci değerlendiren Şenocak, “farklı dini yaklaşım ve anlayış içinde bulunan vatandaşlarımızda hizmet beklemektedir,” diyerek şunları söyledi:
“Ülkemizde, birlikte yaşadığımız çeşitli mezhep ve dini anlayış ve yaklaşımlar mevcuttur. Bunlar, kültür zenginliğimiz içinde birbirimize hoşgörüyle yaklaşmamızı sağlayan renklerdir. Biz, bunlarla kardeşçe yaşamak zorundayız. Nitekim Diyanet’in de bu anlayışlara yasal çerçevede gereken hizmeti yapması gerektiğine inanıyoruz.”
Şenocak açıklamasına şöyle devam etti:
“Bugün içinde bulunduğumuz süreç çok dikkatli olmamızı gerektiriyor. İçeriden ve dışarıdan bazı güçlerin ortak hareket ettiklerini görüyoruz. Ülkemizi mezhep, cemaat ve bazı bölücü tarafgirlikle bölmeye çalışıyorlar. Kur’an-ı Kerim’in evrensel mesajları ışığında bu tür ayrımcılığa ve bölücülüğe karşıyız. Konfederasyon olarak, Hakk, hakikat, adalet ve erdemden yanayız. Müslümanlarında bu yolda hizmet etmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu çerçevede bahsettiğimiz evrensel unsurların dışına çıkılarak İslam kardeşliği ve hukukunu yok sayan her türlü oluşuma karşı olduğumuzu bir kere daha belirtmek istiyorum.
“Son günlerde tırmanma eğilimi gösteren ve aziz milletimizi kendi içinde farklı kamp ve kulvarlara savurma tehlikesi içeren gerilim zemini halkımız tarafından endişe ile izlenmektedir…”
Son günlerde tırmanma eğilimi gösteren ve aziz milletimizi kendi içinde farklı kamp ve kulvarlara savurma tehlikesi içeren gerilim zemini halkımız tarafından endişe ile izlenmektedir. Gerçekte sosyo-politik mülahazalarla varlığını sürdürmekle birlikte dini ve milli terminoloji ile kültürel referans ağlarımızın büyük bir hevesle kullanıldığı bir ortamda serdedilen beyan ve değerlendirmelerden Din-i Mübin-i İslâm’ın yüksek şeref ve itibarına hiçbir halel gelmemesi için herkesin azami gayret sarf etmesi gerekir.
“Hiç kimse iradesini ve vicdanını kendisi gibi beşer olan, ölümlü olup hesap verecek olan hiçbir faniye kayıtsız şartsız teslim edemez…”
İslam’da ruhban sınıfı yoktur, imtiyazlı din adamı statüsü de hiç kimse için söz konusu değildir. Herkes insani, İslami ve ahlaki ödevlerini, yükümlülüklerini yerine getirmede eşittir ve aynı derecede sorumluk sahibidir. Bu nedenle hiç kimse iradesini, aklını, kalbini ve vicdanını kendisi gibi beşer olan, beşeri zaafları bünyesinde barındıran ve ölümlü olup hesap verecek olan hiçbir faniye kayıtsız şartsız teslim edemez. Her Müslüman Kur’an, Sünnet, akıl ve vicdanın rehberliğinde İslam medeniyetinin zengin bilgi mirası eşliğinde sorumluluğunu idrak etmelidir.
“Yargıya intikal eden her türlü iddianın er ya da geç kamu vicdanında da karşılığını bulacağı kesindir…”
Başkanlığımızın 2013 yılı Ramazan ayı temasını “Helal Kazanç, Helal Lokma” olarak belirlediği ve muhtelif vesilelerle bu temaya atıfta bulunduğu kamuoyunun malumlarıdır. Kamu malının dokunulmazlığı ve manevi mesuliyeti, en az özel mülk kadar dinen ve manen hassas bir konudur. Bu itibarla kamudaki istismarların, usulsüzlük ve hak ihlallerinin hem pozitif hukukta hem de mahkeme-i kübrada karşılıksız kalmayacağı açıktır. Aynı şekilde sadece kamu güveninin istismar edilmesi değil hukuk mekanizmalarının istismarının da toplumsal güveni yaralayacağı unutulmamalıdır. Yargıya intikal eden her türlü iddianın er ya da geç kamu vicdanında da karşılığını bulacağı kesindir.
“İslam’a hizmet gayesiyle kurulan bütün kuruluşların, bütün sivil yapıların bir özeleştiri yapması kaçınılmazdır…”
İslam’a hizmet gayesiyle kurulan bütün kuruluşların, hayırsever milletimizin bağışlarıyla inşa edilen bütün sivil yapıların kendini sorgulaması, bir öz eleştiri yaparak toplumsal güveni zedeleyecek ve istismar algısına kapı aralayacak her türlü tutum, tavır ve davranış, iş ve işlemden özenle kaçınması gerekmektedir.
“Müftülükler tüm irşat faaliyetlerinde aktif rol almalıdır…”
İl Müftülükleri bünyesinde oluşturulan irşat kurulları şehrin dini-manevi hayatına yön vermede etkin bir şekilde çalışmalı, başta vaaz ve hutbelerin verimliliğinin artırılması olmak üzere tüm irşat faaliyetlerinde aktif rol almalıdır.
“Çocuk istismarı olarak değerlendirilecek her türlü suiistimalin, İslâm açısından hiçbir meşruiyeti yoktur…”
Kamuoyuna “çocuk gelinler” vakası olarak yansıyan ve gerçekte çocuk istismarı olarak değerlendirilecek her türlü suiistimalin, İslâm açısından hiçbir meşruiyeti yoktur. Çocukları istismar eden anlayışların dayandığı yanlış bilinç, kültürel yozlaşma, eksik ve çarpık dini yorumlar mutlaka tashih edilmelidir. Hiçbir Diyanet görevlisinin resmi nikâh olmaksızın evlilik akdine ilişkin bir işlem yapamayacağı açıktır.