Sendikal çalışmalarını aralıksız sürdüren Din Bir-Sen Genel Başkanı Lütfi Şenocak, 12 Nisan’da başladığı Karadeniz Bölge çalışmasını yoğun bir tempo ile sürdürüyor. Ziyaretlerinde yoğun ilgi ile karşılaşan Şenocak, gösterilen ilgiden memnun gözüküyor.
Karadeniz Bölge çalışması nedeniyle karış karış gezen ve bir dizi ziyaretlerde bulunan Şenocak, din görevlilerinin toplum içindeki yeri ve önemine dikkati çekerken, Diyanet teşkilatı mensuplarının haklarının neler olduğunu, mağdur oldukları konuları ve nasıl giderileceğini anlatıyor.
Diyanet teşkilatında çalışan personelin sendikal faaliyetlere sıcak baktığını söyleyen Şenocak, Diyanet personeli sendikalaşmanın önemini kavramış durumdu. Elde edilemeyen haklarının ancak sendikal faaliyetler çerçevesinde kazanılacağını biliyor. Sendikacılık insan merkezli bir faaliyettir, diyerek şöyle devam etti: “Sendikacılık, bireysel hakların değil, toplumsal hakların elde edilmesi için yapılan faaliyetler bütünüdür. Toplumun kazanımları bireyseldir. Bunu herkesin anlaması gerekiyor. Ziyaret ettiğimiz yerlerdeki konuşmalarımızda buna vurgu yapıyoruz. Birlik olur güçlenirsek hem bireysel anlamda hem de toplumsal olarak daha mutlu ve huzurlu oluruz. Sendika olarak faaliyetlerimizi insan odaklı yürütüyoruz. Önce insan sonra sendikacılık düşüncesiyle hareket ediyoruz ve üyelerimizle bir aile olduğumuzu düşünüyoruz.
Sendikacılık anlayışımız, en ücra köydeki insanın ayağına kadar gitmemizi gerektiriyor. Bir kişi bile olsa ayağına kadar gidip sorunlarını dinliyoruz. Hiç kimseyi ötekileştirmiyoruz. Bizden değilsin demiyoruz. Her insan potansiyel üyemizdir. Her insan bizim kardeşimizdir, ailemizin parçasıdır. Hangi siyasi ve felsefi düşünce, etnik köken, dil, din inancında olursa olsun bizim kardeşimizdir. Allah (c.c.)’ın emri, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in sünneti seniyesi bunu gerektiriyor.”
Ekip halinde hiçbir bölgeyi ayırmadan ayrı ayrı ziyaret ettiklerini, bu ziyaretlerde gösterilen ilginin memnuniyet verici olduğunu söyleyen Şenocak şunları söyledi: “Sendika olarak hak ve hakkaniyet ölçülerinde adil ve dürüst olmaya gayret ederek çalışıyoruz. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın personeli lehine olumlu çalışmalarını da açıkça söylemekten ve takdir etmekten çekinmiyoruz. Ancak adil olmayan vicdanları sızlatan hakkaniyet ve hukuk düzeninin dışındaki uygulamaları da eleştiriyoruz. Sendikacılık anlayışımız bunu gerektiriyor.”
Din Bir-Sen olarak, Diyanet personelinin haklarını elde etmesi için hukuki zeminde çalışıyoruz. Ziyaretlerimizde bunları anlatıyoruz, diyen Şenocak açıklamasına şöyle devam etti: “Bizim sendikacılık anlayışımızda kamuya zarar vermek gibi bir düşünce asla olamaz. Biz, bağırıp çağırmıyoruz. Eylem yapmıyoruz. Kırmıyoruz, yakmıyoruz. Güçlünün yanında görünüp söylemleriyle sendikacılık yaparak, taraf gözükerek büyümeye ve sendikacılık yapmaya çalışmıyoruz. Ancak üyelerimizin ve toplumun haklarını, mağduriyetlerini meşru ve hukuki zeminde arıyoruz. Basın açıklamalarıyla hak ihlallerini, elde edilemeyen hakları, adil ve hukuki olmayan uygulamaları gündemde tutarak ilgililerin ve yetkililerin dikkatlerini çekiyoruz. Bunda da başarılı oluyoruz.
Demokratik Sendikalar Konfederasyonu (DESK) ve Özerk Diyanet Vakıf Çalışanları Birliği Sendikası (Din Bir-Sen) olarak, değişen şartlar içerisinde üyelerine hizmet sağlayan, sendikacılığı üyelerine ve insanlığa hizmet aracı olarak gören, çatışmadan yana değil, istişareye açık, ikna yoluyla hareket eden, atılım ve açılım ama asla gelenekleriyle çatışmayan, haksızlık karşısında susmayan, mazlumun hakkını savunan, doğuda konuştuğunu batıda, karanlıkta söylediğini aydınlıkta da söyleyebilen, ben değil, biz ruhuna inanan, ekip çalışmasını üstün tutan, sadece din görevlisine değil, toplumun tüm kesimlerine hizmeti şiar edinmiş, elindeki imkânları üyeleriyle paylaşan, siyasetin değil, çalışanların, bize inananların gönülden bağlı olduğu, insanca ve onurlu yaşamak için mücadelenin verildiği bir hukuki zeminin cesur ve yürekli bir parçasıyız. Böyle kalmaya da devam edeceğiz.”