Demokratik Sendikalar Konfederasyonu (DESK) ve Din Bir-Sen Genel Başkanı Lütfi Şenocak, İslam coğrafyasında dökülen kanın birlik ve beraberliğimize zarar verdiğini söyledi.
Şenocak, son zamanlarda Suriye ve Irak’ta meydana gelen olayların barışa ve İslam kardeşliğine zarar verdiğini söyleyerek yazılı bir basın açıklaması yaptı. Şenocak, açıklamasında şunları söyledi: “Coğrafyamızda emperyalist güçlerin İslam kardeşliğini bozmaya yönelik oyunları hız kazanmıştır. Bunun nedeni bölgedeki petrolün yönetimidir. IŞİD denen terör örgütünü besleyen emperyalist güçler Musul’u kana bulamış, din kardeşliği bulunan insanların kanının akmasına neden olmuştur. Suriye ve Irak’ta meydana gelen bu krizin sonu Müslümanlar için çok acı olacaktır.. Bu çatışmalar bölgemizin güvenliğini tehdit ederken, aynı zamanda bölgede bir mezhep çatışması çıkarılmak istendiğinin görülmesi gerekiyor. Bu kaostan sadece emperyalist güçler kârlı çıkar. Bölgede şiddeti körükleyen açıklamaların yanı sıra cihat ilan edilmesi de bu planın bir parçasıdır. İslam âlimlerine ait türbeler tahrip ediliyor, dinimizce asla kabul edilmeyen olaylar yaşanıyor. İnsan kafasını kesmek, kesik kafalarla top oynamak dinimizde yoktur. Bunları internet üzerinden dünyaya yaymak asla kabul edilemez. Bu vahşet görüntüleri İslam âleminin birliğine ve kutsal dinimize zarar vermektedir.”
İslam devletleri; kardeşliği, barışı ve birliği bozmaya yönelik bu eylemlere karşı uyanık olmalı ve bu oyunlara gelmemelidir. İslam coğrafyasında Alevi ve Sünni vatandaşlar arasında ilelebet sürecek bir düşmanlığın tohumları atılmak üzeredir. Buna dur denilmesi gerekiyor, diyen Şenocak açıklamasına şöyle devam etti: “Bu olaylardan Müslüman kimliği zarar görür. Coğrafyamızın temiz topraklarına kan bulaşmasına engel olmalıyız. Mezhep çatışması yarar değil zarar verir. Kur’an ve sünnet anlayışıyla hareket etmek; İslam coğrafyasında yaşayan bütün insanların canı, malı, kanı, ırzı ile güvende olduğunu, dinen dokunulmazlık zırhının altında olduğunun anlaşılması demektir. Aksi halde bölgemizde dinen kabul edilmesi imkânsız bir cürüm işlenmiş olacaktır.
Bu coğrafyada yaşayan bütün insanlar, hangi etnik kökene ait olursa olsun zenginliğimizdir. Kültürümüzün rengidir. Bu toplum, bugüne kadar bu renkli kimliğiyle var olmuştur. Ehl-i Beyt ve Ehl-i Sünnet düşüncesi birbirine düşman olamaz. İki düşüncenin kökleri birbiriyle kardeştir. İnancından dolayı kimse yadırganamaz, dışlanamaz ve öldürülemez. Bu nedenle fitne çıkaran, cürüm işlemek isteyen ve bunu İslam dini adına yaptığını ilan edenlerin durdurulması zorunludur.
Yüce Allah (c.c)’ın buyurmadığı, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in katiyetle karşı çıktığı cürümlerin İslam dini adına yapıldığının ilan edilmesi dinen de vicdanen de asla kabul edilemeyeceği gibi, bir kişinin, grubun ya da topluluğun dinden çıkarılması da kabul edilemez. Buna hiç kimsenin hakkı ve yetkisi yoktur. Buradaki asıl amaç fesat çıkarmak ve İslam birliğini, kardeşliğini, barış ve huzur ortamını bozmaktır.
Amerika, İsrail, İngiltere, Fransa gibi emperyalist devletlerin İslam coğrafyasında oynadığı bu oyun son derece tehlikelidir. Mezhep savaşı çıkarmak isteyen batılı güçler, Şii, Sünni ve Kürt devleti kurdurarak Irak’ı bölmek, böylece petrol yataklarını kendi şirketleri aracılığıyla daha kolay yönetmek istiyorlar. Bölgedeki mezhep savaşı ile Türkiye’nin doğusunu bölüp parçalamak niyeti vardır.
Bugün, İslam âleminin içinde bulunduğu çıkmazda ateşi körükleyen bazı fetvaların kabul edilmesi mümkün değildir. İslam âlemine düşen dini, ahlaki ve vicdani görev barışı temin edecek açıklamalarda bulunmaktadır.
Sayın Başbakan’ın, Cumhurbaşkanlığı görevine başlar başlamaz ilk icraatı acilen İslam Birliği’nin kurulması olmalıdır. Bölgede akan kanı ancak İslam Birliği durdurabilir.”