Demokratik Sendikalar Konfederasyonu (DESK) ve Din-Bir-Sen Genel Başkanı Lütfi Şenocak, Konya’nın Ermenek ilçesinde meydana gelen maden faciasında 18 işçiye hâlâ ulaşılamamış olmasının, maden işletmeciliğini çağın gerisinden takip ediyor olmamızın neticesi, diyerek yazılı bir basın açıklaması yaptı.

Şenocak, açıklamasında şunları söyledi: “İnsanlar, makinelere köle olmamalıdır. Zira makineyi icat eden bizzat insanın kendisidir. Makine, insan olmadan çalışamaz. Ne var ki, insan eliyle üretilen teknolojiyi iyi kullanamıyoruz. Hâlbuki makine kullanılması gereken yerde; zaman, mekân ve insan açısından uygun teknoloji kullanıldığı zaman faydalı olur. Nitekim ülkemizde meydana gelen maden facialarında bu husus ortaya çıkıyor.

Dünyada meydana gelen maden kazalarını inceleyin; en fazla ölümlü kazalar, ülkemizde meydana gelen kazalardır. Bu son derece düşündürücüdür. Maden çıkaran ülkeler, işçi sağlığı ve güvenliği başta olmak üzere her türlü tedbiri yasalarla almışlardır. Ülkemizde ise maalesef ne işçi güvenliği ne de işçi sağlığı önemsenmediği gibi, yasalar hem yetersiz hem de çıkarılan yasaların patronların lehine çıkıyor, düşüncesi toplumda vicdanları yaralıyor.

Dünyada, sanayileşme ile birlikte ortaya çıkan teknolojik ilerleme sayesinde en tehlikeli işlerde bile örneğin, yer altı iş kollarında makinelerden faydalanılmış olsa da emek kendi işlevselliğini hâlâ korumaktadır. Makineyi işleten yine emektir, alın teridir. Bu gerçeği görmek ve emeği korumak için tedbirler almak gerekir. İşçi güvenliği ve işçi sağlığı dünyada göz ardı edilmeyen, hatta yasalarla teminat altına alınan, sendikaların talep ve isteklerinin öncelikli olarak dinlendiği ve çözüme kavuşturulması için yine öncelikli olarak yasaların çıkarılarak güvence altına alındığı konulardan biridir.

Ülkemizde, maden kazalarında ölen insanlarımızın ihmaller zincirine kurban edildikleri ve ‘kader’ kavramıyla geçiştirilemeyeceği anlaşılmalıdır. Hükümet, bu konuda ciddi atılımlar yapmalıdır.

Ağır koşullarında çalışan maden işçileri hem sağlığından olmakta hem de yetersiz ücret ile emeği sömürülmektedir. Devlet, maden işçilerini önce insan olarak ele almalıdır. Sonra çalışan olarak her türlü haklarını yasalarla teminat altına alarak güvencesini sağlamak zorundadır. Çalışanların haklarını koruyamayan, yasa ile teminat altına alamayan, çıkardığı yasaları denetleyemeyen bir devletten sosyal hukuk devleti olarak söz etmek mümkün değildir.

Nitekim ihmaller zinciri 18 işçimizi yerin altında mahsur bırakmıştır. 18 işçimizin, bunların yakınlarının çektiği acıların, gözyaşlarının hesabı sorulmalıdır. Meydana gelen bu kazalardan ders alınmalı, güvenlik önlemleri vakit kaybedilmeden alınmalı, yer altında ve yerüstünde kurtarma ekipmanları bulundurulmalı, yoksa kurulmalıdır. Bunun için teknolojiden faydalanılmalıdır. İnsan hayatına gereken değer verilmelidir.

Devletin ve yasa koyucuların, bir ananın şu sesine kulak vermelerini bekliyoruz; "Bu akan suda senin kokun var mı yavrum? Bu sudan sen içtin de ben içemez miyim?"

DESK ve Din-Bir-Sen olarak, madende mahsur kalan 18 işçimizin biran önce kurtarılmalarını bekliyoruz. İnşallah işçilerimizin sağlığı yerindedir. Kendilerini bekleyen yakınlarına biran önce kavuşmalarını Allah (c.c)’tan diliyoruz.”