Sadece Diyanet İşleri Başkanlığı merkez teşkilatında çalışan personelin değil, sahada korumasız çalışan din görevlilerinin haklarını ve hukukunu koruyup kollamak adına bugüne kadar yapmış olduğumuz çalışmalar ortada, diyen Demokratik Sendikalar Konfederasyonu (DESK) ve Din-Bir-Sen Genel Başkanı Lütfi Şenocak, yetkiye talibiz. Camiamız yetkiyi versin, sendikacılık nasıl yapılıyormuş görsünler, dedi.
Konuyla ilgili yazılı basın açıklaması yapan Şenocak, şunları söyledi: “Din-Bir-Sen olarak ne gerekiyorsa yapıyoruz. Kimseden korkumuz yok. Sendikacılık yasanın verdiği çerçevede yapılır ve korkunun yeri orası değildir. Bu çerçevede değerlendirildiğindi, Diyanet İşleri Başkanlığı merkez teşkilatında görev yapan bütün personelin haklarını savunduk. Mağduriyetlerini açıkladık. Müftülüklerde görev yapan murakıplar, camilerimizde görev yapan din görevlilerimiz, öğrencilerimiz, öğretmenlerimiz olmak üzere teşkilatımızda çalışan bütün görevlilerin mağduriyetlerini kamuoyu ile paylaştık. Diyanet İşleri Başkanlığı’na yazdık; çözüm önerilerimizi sunduk. Başbakanlık makamına bildirdik. Meclis’te gurubu bulunan siyasi partilere bildirdik. Teşkilatımızda görev yapan herkesin hakkının, hukukunun, mağduriyetinin gür sesi olduk.
Teşkilatımız mensuplarına açık açık şunu söylemek istiyorum ki, Din-Bir-Sen olarak çalışmalarımızın binde birini yetkili sendika yapmış olsaydı, inanın teşkilatımızda hiçbir görevlinin sorunu kalmazdı. Bütün sorunlar çözülmüş olurdu. Teşkilat çalışanlarımızın bunu görmesini ve çalışan sendikalara hakkını vermelerini istiyoruz.
Din-Bir-Sen, ben düşüncesinde olmayan bir sendikadır. Hiçbir konuda bencil düşünmez. Konuları şahsileştirmez. Sendikamız bir bütündür. Sendikamız üye menfaatlerini gözeterek çalışırken, teşkilatımızı da zarara sokacak herhangi eylem içinde olmaz. Bu nedenle Din-Bir-Sen’in ufku geniştir. Hiçbir konuya dar çerçeveden bakmaz. Sendikamız, hangi amaç için yola çıkmış ise o amacının peşindedir. Bunun için çalışmaktadır. Düşüncelerinden sapmış değildir. Rüzgârın gücüne göre yön değiştiren bir sendika değildir. Kararlılıkla yolumuza devam ediyoruz.
Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde çalışan görevliler Din-Bir-Sen’e güveniyor. Yetkili sendikadan beklemediklerini Din-Bir-Sen’den bekliyorlar. Bu da sendikamızın üzerine aşırı bir sorumluluk yüklüyor. Diyanet camiası çok iyi biliyor ki, yetkili sendika kurum yetkilileriyle aynı masada tokalaşıp hem fikir oluyor, dışarıda gürlüyorlar. Teşkilat çalışanlarını kandırıyorlar. Bu yüzden kendilerine yalan söylemeyen, icraatlarıyla bunu göstermiş olan sendikamıza hakkın, hukukun savunulması görevini yüklüyorlar.
Sendikaların asli sorumluluğu üyelerinin haklarını korumak, onları mağdur edecek uygulamalara karşı çıkmak, güç birliği oluşturmak ve yasadan elde ettiği haklarını sonuna kadar kullanmaktır. Teşkilat mensuplarının haklarını koruyor gibi görünerek aksini yapan, üyelerini kandıran ve işverenle ortak hareket eden, hakların gaspına seyirci kalan, mağduriyetlere sessiz kalan sendikalar dünya literatüründe ‘sarı sendika’ olarak adlandırılmaktadır. Ülkemizde de hangi sendikanın sarı sendika olduğu malumunuzdur.
Teşkilat mensuplarımızdan yetki istiyoruz. Yaptıklarımız, yapacaklarımızın teminatıdır. Yetki elimizde olduğu zaman hiç kimse garip, kimsesiz ve mağdur olmayacaktır. Kendisini yalnız hissetmeyecektir. Kale gibi sığınacağı Din-Bir-Sen yanında olacaktır. Bütün din görevlilerine sesleniyorum: Hatır için değil, korkulardan, baskılardan, her türlü hukuksuz uygulamalardan kurtulmak ve kendinizi güvende hissetmek için Din-Bir-Sen’in çatısı altında buluşalım.”