İmamların sosyal hayatın içinde aktif rol almaları nedeniyle yazılı basın açıklaması yapan Şenocak şunları söyledi: “Din görevlileri, bebeğin doğumundan, gelişip büyümesi ve ölümüne kadar olan sosyal hayatın akışı içinde insanın temas halinde bulunduğu tek görevlidir. İnsana rehberlik yapan başka bir meslek dalı yoktur. Bu şerefli görevi ifa etmenin onuru büyüktür. Yüce Allah (c.c) bu onuru herkese nasip etmez. Bu nedenle bu kutsal görevin onurunu korumak bir imam için şereftir.”

Geçmiş yıllarda imamların toplum içinde pek saygınlığı yoktu. İmamların sadece cenaze yıkayıcısı gibi görülmesi aşağılayıcı bir tabirdi. Kırsal da çocukları korkutmak için ‘İmam geliyor!’ veya ‘Seni İmam’a veririm!’ gibi sözler söylenirdi, diyen Şenocak sözlerine şöyle devam etti: “Hâlbuki imam’ın kelime olarak anlamı şudur; ‘Cemaate namaz kıldıran kimse, Müslümanlıkta mezhep kuran, Hz. Muhammed’den sonra onun vekilliği görevini üzerine alan halifelere verilen unvan, bazı küçük İslam devletlerinde devlet başkanı, en önde bulunan kimse, önder.’ İmamlar, neredeyse toplumda üçüncü sınıf vatandaş olarak görülüyordu. Din görevlilerimizin sadece namaz kıldıran ve cenaze yıkayan kimse olarak görülmesi nedeniyle imam ile halk arasında kopma meydana geldi. İletişim kopukluğunun en büyük zararı halkımızın dinini yanlış öğrenmesiyle ortaya çıktı. Halkımız dini konularda eğitilemedi. Yazılı ve görsel medyada ortaya çıkan ve din görevlilerini karalayan kötü imam haberleri, sinemalarda kötü imam tiplemeleri din görevlilerimizi toplumdan kopardı. Onları toplumdan dışladı. Maalesef Diyanet İşleri Başkanlığı da bilinçli bir şekilde yapılan bu karalama kampanyalarına karşı pasif kaldı.

Diyanet İşleri Başkanı Sayın Mehmet Görmez’in gayretli çalışmalarıyla din görevlileri hak ettikleri saygınlığı yeniden kazanmışlardır. Son yıllarda Diyanet İşleri Başkanlığı’nın dini hizmetler konusunda ortaya koyduğu çeşitli çalışmalar dikkati çekmiş, takdirle takip edilmiştir. Yapılan bu hizmetler din görevlilerinin sosyal hayatın bir parçası olduğu gerçeğini yeniden hatırlatmıştır. Din görevlileri mesleki saygınlıklarının yanı sıra sosyal olarakta bir saygınlık kazanmışlardır. Kendini yetiştirmiş, bilinçli, kültürlü din görevlilerimiz sayesinde dine ve din görevlilerine karşı halkın bakış açısı değişmiştir. Diyanet İşleri Başkanı Sayın Görmez bir konferansında, “Mesleğe olan bağlılık, ilim-irfan bilgisi, dil-usul ve üslup, halkla kaynaşma, itibar, ilim-amel bütünlüğü,” gibi hususların bir imamın olmazsa olmazı olduğunu belirtmiştir. Dinin ve dini hizmetlerin itibari bu özelliklere sahip din görevlilerimiz sayesinde sağlanabilir.

Din-Bir-Sen olarak, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın son zamanlarda ortaya koyduğu çalışmaları dikkatle takip ediyoruz. Özellikle halkı camilerle ve doğal olarak din görevlileriyle buluşturan projelerin, halkın dinini sevmesi, din görevlilerine karşı bir saygınlık duyması bakımından önemsiyoruz. Bu çalışmalar vatandaşlarımız tarafından da takdir ediliyor. Din görevlilerinin kendini iyi yetiştirmesi sayesinde vatandaşın dini konulardaki sorularına doğru, güvenilir ve tarafsız bir şekilde vereceği cevaplar, din görevlilerimizi daha da yüceltecektir. Dini bilgilerde kendisini iyi yetiştirmiş bir din görevlisi hem dini hem de din görevlilerini hak ettikleri seviyeye taşıyacaktır. Din görevlileri, bilgilerini sadece cemaatle değil, halkın bizatihi kendisiyle paylaşması gerekir. Cemaatini ve halkını eğitmelidir. Halkımızın, din görevlisi kardeşlerimizden beklentileri şudur; Hz. Muhammed’in varisliğine yakışır imam olmaları...”