Program, Genel Başkan Lütfi Şenocak’ın Kur’an tilaveti ile başladı. Programa Diyanet İşleri Başkanlığı Din Sosyologu Dr. Nejdet Subaşı da katılarak renk kattı. Subaşı, son yazdığı ‘Zamanın Behrinde Ramazan Hikâyeleri’ isimli eseri hakkında bilgi verip, kitap hakkında konuşma yaparken, Hayati İnanç’ın camiler ve din görevlileri hakkında Şenocak’tan bilgi almaya çalışması dikkati çekti.

1 Saatlik yayın akışında ilginç konulara değinen Şenocak, özetle şunları söyledi: “Din görevlilerimiz sadece cemaatini değil, aynı zamanda toplumu aydınlatan irşat görevi yapan kardeşlerimizdir. Son zamanlarda Diyanet İşleri Başkanlığı’nın da camiler ve din görevlileri hakkında önemli çalışmaları oldu. Din görevlilerinin eğitilmesi ve camilerin sadece ibadet yerleri olmayıp aynı zamanda toplantıların yapıldığı, kararların verildiği mekanlar olarakta algılanmasını sağlayacak önemli adımlar atıldı. Bu gelişmelere paralel olarak din görevlileri de kendilerini geliştirmek zorunda kaldılar. Bunun sonucu olarak camii ve cemaat kaynaşması sağlanmıştır. Din görevlileri kendilerini yenilemek ve geliştirmek zorunda kalmışlardır. Okumak, değişik kaynaklardan yararlanarak hitabetlerini, bilgilerini geliştirmişler, cemaatle aralarında daha sıcak ve samimi ilişkiler kurulmasını sağlamışlardır. Camii cemaatleri de artık bilinçlenmiştir. İmamın gözüne bakan, bilgi isteyen ve zorlayan bir cemaat var. Din görevlisi sorulara cevap vermesi, cemaatin beklentilerine çözüm üretebilmesi için kendini geliştirmek zorundadır. En iyi cemaat imamın verimliliğini artıran cemaattir.

Camilerin sadece namaz kılınan mekânlar olarak görülmesini istemiyoruz. Aynı zamanda camii yanlarına inşa edilecek müştemilatların, camilerin işlevini artırmasını istiyoruz. Bu anlamda Diyanet İşleri Başkanlığı’na dosya sunduk. Zaman içerisinde inşallah bu beklentilerimizde yerine gelir.

Çocuklarımızın ve gençlerimizin camilerle buluşmasını istiyoruz. ‘Devir İyilik Devridir.’ Bu manada çocuklarımızın ve gençlerimizin camilere alışması, camilere daha fazla girip çıkması için din görevlilerine büyük görevler düşüyor. Camiler sosyal hayata kapalı olmamalıdır. Dışa açık ve tüm etkinliklerin rahatça düzenlenebildiği camiler, çocukların içinden çıkmak istemeyecekleri mekân haline gelecektir. Camilerin içine giren çocuklarımızın ve gençlerimizin içini bir ferahlık kaplamalı. Gönül yorgunluğu denen duygu yorgunluğu kaybolmalı, daha makul, daha yapıcı, merhamet ve hoşgörü duygularının bedeni saracağı düşünce atmosferine girmeli. Bunu sağlayacak olan ise şüphesiz din görevlileridir.

Çocukluğumuzda yaşadığımız Ramazanlar, oruç kavramını anlama ve idrak etme noktasında bizleri bugünkü atmosferden daha fazla içine çekiyordu. Teravih Namazlarını kılmak için her gece büyük şevkle camiye koşardık. Bu koşuşturmalar ve tabii ki ailemizden aldığımız dini eğitim ve terbiye İslam dinini anlamamızı sağladı. Bu manada ailelerin çocuklarını boş bırakmamaları ve çocuklarını dini konularda eğitmeleri gerekir.”