Din adamları, kanaat önderleri, gazeteciler, yazarlar, siyasetçiler, üniversitelerden öğretim görevlileri, dekanlar, rektörler ve sivil toplum kuruluşlarının bir araya geldiği iftarda İhsan Özkes’in kapıda karşılayarak yemek salonuna kadar eşlik ettiği Genel Başkan Lütfi Şenocak, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun masasına davet etmesiyle bir süre sohbet ettiler.
Şenocak ile sohbetinde, inançlara saygılıyız. Allah ile kul arasına kimsenin girmesini doğru bulmuyoruz, diyen Kılıçdaroğlu; “Bütün dinler insanlığın iyiliği için vardır. İnsanlara doğruyu anlatır. Hiçbir dinin insanı yoldan çıkardığı görüldü mü? Şüphesiz son din olan İslam daha açık ve net bir şekilde insanlığı yücelten bir dindir. Biz buna inanıyor ve saygı gösteriyoruz. İnsanların inançlarına müdahale edilmesini de doğru bulmuyoruz, dedi. Sivil Toplum Kuruluşu olarak sendikaların demokrasinin gelişmesine katkı sağladığını söyleyen Kılıçdaroğlu, bu nedenle sendikaların varlığını önemsiyoruz, dedi.
Şenocak’ta Kılıçdaroğlu ile sohbetinde şunları söyledi: “Cenabı Allah ‘gerçek din olarak gönderdiğini’ söylediği İslam dini ile insanlığı şereflendirmiştir. Ancak bu şerefe nail olmak biz Müslümanlara nasip olmuştur. İslam dini bütün insanlığa kurtuluş yolunu işaret etmiştir. O yol İslam’dır. Kur’an-ı Kerim, sosyal hayatın her alanında insana yol gösteriyor. Bu yoldan giden mesut ve mutlu olur. Allah yolundan ayrılanlar sapkınlığa düşer, zelil ve rüsva olur. Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın kesinlikle sapkınlık olarak nitelediği eşcinsellik ve buna benzer çeşitli cinsel davranışların ön plana çıkarılmasını, bunların bir takım hak arayışlarını elde etmek için gösteriler yapılmasını, bu gösterilerde siyasetçilerin ön plana çıkmasını, siyasetçilerin, toplumun ahlaksızlık olarak gördüğü bu tür davranışları desteklemesini doğru bulmuyoruz. Topluma önderlik yapanların duruşları önemlidir. Bu ülkenin aydınları sorumluluklarını bilmelidir. Allah ile kul arasına kimse giremez. Günahların affı için kimse aracılık yapamaz. Cennete girebilmek için hiç kimse aracı olamaz. Herkesin sevabı da günahı da kendinedir. Cenabı Allah buyuruyor ki ‘Hiç kimse bir başkasının günahından dolayı sorumlu tutulmayacaktır.’
Sivil Toplum Kuruluşu olarak sendikaların, demokrasinin gelişmesi için önemini çok iyi biliyoruz. DESK ve Din-Bir-Sen olarak, ülkemizde demokrasinin tüm değerleriyle gelişmesinden yanayız. Şuna inanıyoruz; demokrasi geliştikçe, sorumlu olduğumuz diyanet camiasında din görevlilerinin daha özgür olarak seslerinin çıkacağını ve haklarını daha özgür platformlarda arayabileceklerini düşünüyoruz. Ülkemizin gelişmesinden ve kalkınmasından yanayız. Bu gelişme ve kalkınma sağlanırken, elde edilen imkânların eşit olarak paylaşılmasından yanayız. Yani din görevlileri, gelişme ve kalkınmanın sağladığı refah düzeyinden parasal olarak yararlanabilmelidir. Kalkınmanın sağladığı maddi refah düzeyinden ülkenin yüzde 1’lik kısmının yararlanmasının adil olmadığını düşünüyoruz. Buna dinimiz asla müsaade etmemektedir. Din görevlilerimizin rencide edilmeden görevlerini yapabilmelerine imkân verilmelidir. Refah düzeyleri yükseltilmeli, diğer kurumların memurları gibi bazı haklara sahip olmalıdır. Din görevlilerinin refah düzeyi ve sosyal hayatı ne kadar gelişmiş, rahat ve huzurlu olursa, o toplumun din anlayışı, dine bakışı ve yaklaşımı daha sağlıklı olacaktır. Sendika olarak siyasetçilerden ve Meclis’ten beklediğimiz, din görevlilerine sahip çıkılmasıdır. Din görevlilerinin mesleki sorunlarının bir an önce giderilmesi için gerekli çalışmalar yapılmalı ve Meclis çatısı altında bu sorunlara çözüm bulunmalıdır.”