Hz. Ömer halife iken bir savaş sonrası ganimetler dağıtılır. Herkese dağıtılan kumaş parçası kimseye bir elbise olmaya yetmemektedir. Ancak Halife Ömer dağıtılan kumaştan kendisine bir elbise yaptırmıştır. Cuma günü de bu elbise ile hutbeye çıkmıştır. Konuşmasında “Dinleyiniz ve itaat ediniz” deyince, bir kişi “Seni ne dinleriz ne de itaat ederiz. Önce şu giydiğin elbisenin hesabını ver” der. Bunun üzerine Hz Ömer hutbe okumayı bırakır, camide hazır bulunan oğlu Abdullah’a “Kalk bu hususu aydınlat” der. Abdullah: “Evet, herkese dağıtılan kumaş parçası kimseye elbise olmaya yetmiyordu. Ancak bana düşen payı ben babama verdim. Babam da kendi payı ile benim payımı birleştirdi ve kendisine elbise yaptı ” der. Bu defa aynı kişi “Şimdi seni dinleriz ve itaat ederiz”der. Hz. Ömer de ‘Yanlış yaptığımızda bizi düzeltecek insanlar var’ diyerek Allah’a şükreder.
Gelin görün ki günümüzde ki Müslümanların havas tabaksının bir çoğu para, lüks yaşam, şatafat, konfor, kibir, tahakküm ve gösteriş dünyasının içine dalmış gidiyor. Tüketime dayalı kapital muhafaza”kar”lıkta eriyen bu tabaka kendini güç sarhoşluğu ve arzusu ile yanar tutuşur bir hale sokmuş oluyor.
“Güç sarhoşluğu’’ öyle bir hal almıştır ki, “taraf” olmayanın “bertaraf” olduğu, “at”ın izinin“it”in izine karıştığı, “adalet” ile “zulüm” kavramlarının değiştiği, “iyi” ile “kötü”nün anlam ve algıdünyasına göre şekillendiği, “doğru” ile “yanlış”ın içinde yer alındığı ideoloji, dünya görüşü ya da konuma göre yer değiştirdiği, “ötekileştirme” nefreti ya da korkusu üzerinden safların sıklaştırıldığı,mutlak kabul ve mutlak red üzerinden olay ve süreçlerin değerlendirildiği böylesi bir toplum, tam anlamıyla “güçün sarhoşluğu’’ sendromunu yaşamsal hale getirmiş oluyor.
Günümüzde İslam coğrafyasında ki yaşamsal ve sosyolojik hayatta “imanın, fikrin ve muhalefetin gücü” olabildiğine sönmüş veya södürülmüştür . Mütevaziliğin, gösterişsizliğin, sadeliğin, iyiliğin, adaletin ve yardımlaşmanın, esamesi unutulmuş, enaniyet ve vurdumduymazlığın piyasası değerlenmiş, ahali kendi haline bırakılmıştır. Aynı zamanda; arzunun, nefsin, kibrin, gösterişin, şatafatın bir göstergesi halini alan “güç sarhoşluğu”, muktedir olunmadan değişim ve dönüşümün olmayacağına iman edilen bir zihniyet dünyası oluşturmuştur.
“Güç sarhoşluğun” dan kurtulmanın yolu Kudretten ziyade hücce’de önem vererek Tevhidin yeryüzün deki yansıması olan adalet, değer ve yozlaşmaya karşı duruşun mihengi olan ahlak ve maneviyatı inşa etmektir. İnşa edilmeli ki Hz. Ömer (ra) ‘Yanlış yaptığımızda bizi düzeltecek insanlar var’ hükmüne varalım.. Vesselam