Din-Bir-Sen Genel Başkanı Yusuf Özdemir, 02.07.1965 tarih ve 12038 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un Personelin Nitelikleri başlıklı 9. Maddesinin ikinci fıkrasındaki “atanmalarında dini öğrenim şartı arananlara ilişkin ortak nitelikler” düzenlemesi ile 15.04.2015 tarih ve 29327 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Diyanet İşleri Başkanlığı Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’nin Genel Şartlar başlıklı 5. Maddesinin b bendindeki “Atanmalarında dini öğrenim şartı esas alının unvanlarda; itikat, ibadret, tavır ve hareketlerinin İslam törenlerine uygunluğunun çevresinde bilinir olduğu şeklinde ortak bir nitelik taşımak” düzenlemelerinin iptal edilmesi gerektiğini söyledi.
Özdemir, 13.07.2010 tarih ve 27640 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6002 Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile yeni düzenleme yapıldığını, Kanun’un Personelin Nitelikleri başlıklı 9. Maddesinin ikinci fıkrasında ortak nitelikle ilgili “Başkanlık personelinin 657 Sayılı Kanunda ve bu Kanunda yer almayan diğer nitelikleri ile atanmalarında dini öğrenim şartı arananlara ilişkin ortak nitelikler yönetmelikle düzenlenir” hükmüne yer verildiğini, bu hüküm gereğince 15.04.2015 tarih ve 29327 Sayılı resmi Gazete’de yayımlanan Diyanet İşleri Başkanlığı Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin Genel Şartlar başlıklı 5. Maddesinin b bendinde ortak nitelikle ilgili olarak “Atanmalarında dini öğrenim şartı esas alınan unvanlarda; itikat, ibadet, tavır ve hareketlerinin İslam törelerine uygunluğunun çevresinde bilinir olduğu şeklinde ortak bir nitelik taşımak” hükmüne yer verildiğini belirterek şunları söyledi: “Ortak nitelik atanma esnasında aranan bir şart olduğu için 657 Sayılı D.M.K.nun 98. Maddesinin b bendi gereğince “Memurluğa alınma şartlarından herhangi birini taşımadığının sonradan anlaşılması veya memurlukları sırasında bu şartlardan herhangi birini kaybetmesi” kapsamında değerlendirmeye alınmakta ve memurluktan çıkarılmayı gerektirmektedir. Hal böyle olunca 657 Sayılı Kanun gereğince aynı unvana sahip bir kişi başka bir kurumda çalışıyor olsa böyle bir durum ile karşı karşıya kalmaz iken, D.İ.B.da böyle bir durum ile karşı karşıya kalabilmektedir.
‘Atanmalarında dini öğrenim şartı esas alınan unvanlarda’düzenlemesinde bir eşitsizlik söz konusudur. Şöyle ki; Yönetim Hizmetleri Genel Müdürü ve Strateji Geliştirme Başkanı kadrolarına atanmada dört yıllık dini yükseköğrenim şart değil, ancak İnsan Kaynakları Genel Müdürü kadrosuna atanmada dini öğrenim şart. Yönetim Hizmetleri Genel Müdür kadrosunda ortak nitelik aranmaz iken, İnsan Kaynakları Genel Müdür kadrosunda bu nitelik aranmaktadır. Strateji Geliştirme Başkanlığı ve Yönetim Hizmetleri Genel Müdürlüğüne bağlı Daire Başkanlıklarında dört yıllık dini yükseköğrenim şartı aranmazken, İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğüne bağlı Daire Başkanlıklarında dört yıllık dini yükseköğrenim şartı aranmaktadır. D.İ.B. Uzman Yardımcılığı kadrolarının bir kısmı için dört yıllık dini yükseköğrenim şartı aranırken, bir kısmında aranmamaktadır. Burada aynı unvana sahip, aynı işi yapan kadrolara atanmada farklı kriterler getirilmiştir. Bu nedenle eşitsizlik ve adaletsizlik söz konusudur.”
Ortak nitelik kapsamının ucu açık geniş bir kavram olduğunu, bu kapsama giren çalışanların çeşitli ithamlarla karşılaşmasına neden olabilecek tehlikeli bir nitelik olduğunu belirten Özdemir, İslami ölçülerde yaşayan bir görevli, herhangi bir din kardeşini kötü alışkanlıklardan kurtarmak amacıyla meyhaneye girse, onu gören biri ihbar etse veya herhangi bir şekilde asılsız ihbar ve şikâyete maruz kalsa Ortak nitelik kapsamında soruşturma geçirebilecektir, ifadelerini kullanan Özdemir, kişinin suçlu olup olmadığına bakılmaksızın ortak nitelik kapsamında soruşturma geçirmesinin hem psikolojik olarak demoralize edebileceğine hem de kişiyi toplum nazarında itibarsızlaştırabileceğine işaret etti. Kanunda belirtilen ortak niteliklerin çoğul anlamda kullanıldığını belirten Özdemir, birden fazla durumun ortak nitelik olarak değerlendirilebileceğini, yönetmeliğin kanun hükmünü açıklamaktan ziyade üstünü kapattığını belirterek şöyle dedi: “Hangi eylemin İslam törelerine uygun olduğunun veya olmadığının ölçüsü ile bunların neler olduğu, bunu kimin tespit edeceği, çevreden kastın ne olduğu gibi sorular cevapsız kalmaktadır. Cevabı olmayan ve mevzuatla belirlenmemiş bir durumun sübjektif değerlendirmelere açık olacağı aşikârdır. Böyle bir durumunu kişilerin inisiyatifine bırakılması ayrımcılığa, kayırmacılığa ve eşitsizliğe yol açar. Diyanet İşleri Başkanlığı’nda tedirginliğe, huzursuzluğa ve hoşnutsuzluğa yol açan böyle bir hükmün ortadan kaldırılması için gerekli adımları atacağız.”