Din-Bir-Sen Genel Başkanı Yusuf Özdemir 15 Temmuz darbe teşebbüsü ve neticesinde yaşananlar hakkında yazılı bir basın açıklaması yaptı. Özdemir, yaptığı açıklamada; “15 Temmuz 2016 gecesi Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde kendilerini “Yurtta Sulh Konseyi” olarak tanımlayan Paralel Devlet Yapılanmasına mensup vatan haini bir grup asker tarafından darbe teşebbüsü gerçekleştirildi. Türk Silahlı Kuvvetlerinin resmî internet sitesi ve TRT'de de yayınlanan bildiride, ordunun yönetime el koyduğu ifade edilerek ülkede sıkıyönetim ve sokağa çıkma yasağı ilan edildiği açıklandı. Bu gecede ülke genelinde yaşanan vahşette, 62 polis, 5 asker ve 173 sivil vatandaşımız vatan hainlerince hunharca şehit edildi. 1535 vatandaşımız da yaralandı. Hiç beklenmedik bir anda böyle bir vahşeti yaşarken milletimizin destansı bir direnişine de hep birlikte şahit olduk. Yaşananlar hepimizi derinden üzerken, milletimizin sergilediği tarihi direniş, yüzünü Müslüman Türk milletine çeviren gönül coğrafyamıza da ümit ışığı oldu. Bu direnişi gelecek nesiller adına memnuniyet verici buluyoruz. Bu vesileyle bu dehşet gecesi ve devamında üstlendiği aktif rol sebebiyle Diyanet İşleri Başkanımız nezdinde tüm yetkililere ve sala ve ezan okuyarak ve fiili destek vererek üzerine düşeni fazlasıyla yapan cefakâr, vefakâr din görevlisi kardeşlerimize teşekkürü borç biliyoruz” dedi.
Özdemir, “Herkesin malumu olduğu üzere İstanbul'daki Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nün jandarma tarafından kapatılması ile başlayan süreçte, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İsmail Kahraman ve yaklaşık 50 kadar milletvekilinin mecliste bulunduğu sırada F-16 savaş uçakları meclis üzerinde alçak uçuş yaparak parlamentoyu dört kez bombaladı. Ankara Beştepe’deki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'na da bombalama girişiminde bulunulsa da başarılı olunamadı, Muğla'nın Marmaris ilçesinde bir otelde bulunan Cumhurbaşkanı ve Başkomutanımız Recep Tayyip Erdoğan'a karşı suikast girişiminde bulunuldu. Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak, Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal ve Jandarma Kuvvetleri Komutanı Galip Mendi darbeyi gerçekleştiren askerler tarafından rehin alındı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, başkomutan sıfatıyla gerçekleştirdiği konuşmada darbecilere teslim olunmayacağını ifade ederek halkı darbeye tepki göstermek için sokağa çıkmaya davet etti. Çağrının ardından, Türkiye'nin birçok ilinde darbe karşıtı protesto gösterileri düzenlendi. Ve neticeyi hep birlikte yaşadık, yaşamaya devam ediyoruz” dedi.
Yusuf Özdemir, “Bu başarısız darbe girişiminin akabinde idam (ölüm cezası)halkımızın kahir ekseriyeti tarafından iyiden iyiye tartışılmaya başlandı. Ölüm cezası, uygulandığı çoğu yerde, kasten adan öldürme, casusluk, vatana ihanet, tecavüz ve terör olayları kapsamında kullanılıyor. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 2007, 2008 ve 2010 yıllarında ölüm cezalarını uygulamama çağrısı yapan kararlar aldı. Avrupa Birliği Temel Haklar Bildirgesi'nin 2. maddesi gereği ölüm cezası kullanımı yasaktır. Türkiye ve Rusya'nın da üyesi olduğu Avrupa Konseyi de üyelerinin ölüm cezasını kullanmasını yasaklamaktadır. Türkiye’de idam cezası en son 1984 yılında uygulandı. Ülkemizde ölüm cezası 1984'ten beri uygulanmamaktadır. Türkiye’de ölüm cezası, 14 Temmuz 2004 tarih ve 5218 sayılı kanunla da yürürlükten tamamen kaldırıldı. Ancak günümüz dünyasında başta ABD olmak üzere 58 ülkede ölüm cezası halen uygulanmaktadır. Uluslararası Af Örgütü, 140 ülkeyi hukuken ya da fiilen idam karşıtı, 58 ülkeyi idam taraftarı olarak sınıflandırmaktadır” diyerek mevcut duruma dikkat çekti.
Özdemir sözlerini “Bu başarısız darbe girişimine ek olarak, vekâlet savaşı yürüten PKK, PYD, DHKC, MLKP gibi birçok taşeron örgüt, emperyal güçlerin Türkiye’nin önünü kesme, bölüp parçalama amacı doğrultusunda maşalık görevini sürdürmeye devam ediyorlar. Bu terör örgütlerini destekleyen sözüm ona milletvekilleriyle ilgili Cumhuriyet Savcılıklarına gönderilen dokunulmazlık dosyaları ivedilikle sonuçlandırılmalı ve ilgili şahıslar en ağır cezaya çarptırılmalıdır. 1960, 1971, 1980, 28 Şubat 1997 ve ara dönemlerde bu millete ve milletin âli değerlerine hep kastedildi. Son olarak yaşadığımız bu menfur olay bize gösterdi ki, Paralel devlet Yapılanması devletin kılcal damarlarına kadar işlemiş. Her şerde bir hayır vardır düsturuyla hareketle devletin içinde yuvalanma ihtimali olan, dikdörtgen, üçgen, daire, yamuk ne kadar yapı varsa hepsine karşı teyakkuzda olunmalı ve gerekli tedbirler acilen alınmalıdır. Bu iş gevşemeye, hafife almaya gelmez. Çünkü iyilikten her zaman maraz doğar. Biz Din-Bir-Sen olarak; tüm bu belaların def’i, bir daha ülke gündemine gelmemesi için, vatana ihanet, tecavüz, kasten adam öldürme, terör ve yüz kızartıcı adi suçlar için idam yasasının geri getirilmesini artık bir zaruret görüyoruz” diye sürdürdü.
“Son günlerde yaşananlar ayan beyan ortadayken, bu darbe girişimini, tiyatro, ucuz bir filim senaryosu, ‘tayyibin işi’ diye tanımlayarak itibarsızlaştırmaya ve halkın direnişini kırmaya yönelik çalışma içerisine girmek eğer bir art niyet yoksa en basit tabiriyle işgüzarlık ve arsızlıktır. Yok, eğer bir art niyet varsa o da vatana ihanetle eşdeğerdir. İdam geniş halk kitleleri tarafından hararetle dillendirilirken, Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı tarafından ‘sokağa teslim olma’ telkiniyle ve yandaş fikirdaşlarıyla engellenmeye çalışılmasını da necip milletimizin takdirlerine sunuyoruz. Eğer böyle bir yasanın kanun olarak çıkarılması ülkemize uluslararası arenada zarar verecekse, biz ülkemizin asla zarar görmesini arzu etmeyiz. O halde bu mesele halkoyuna sunulmalı ve halkın tercihi hayata geçirilmelidir. Tüm bunları söylerken, bütün darbe girişimlerinin Cuma gününe rastlaması sizce de tesadüf müdür diye sormadan da edemiyoruz. Bu vesileyle ülkemizde yaşanan menfur olaylar neticesinde şehit olan kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar, milletimize sabır ve metanet diliyorum. Cenabı Hak milletimize bir daha böyle acılar yaşatmasın. Devletimize ve milletimize zeval vermesin. Birlik ve beraberliğimizi bozmak isteyenlere fırsat vermesin” diye bitirdi.