Din-Bir-Sen Genel Başkanı Yusuf Özdemir,‘Diyanet Sen, Hükümeti ve Cumhurbaşkanı’nı tehdit mi etti?’ başlığıyla basında çıkan açıklamasına cevap veren Mehmet Bayraktutar’a kimyasını bozacak bir açıklama daha yaptı.
“Mehmet Bayraktutar’ın söylemleriyle Diyanet camiasında birlik ve beraberliği bozduğunu” söyleyen Yusuf Özdemir, “diyanet camiasını kandıranlar haddini bilecek” dedi.
Yetkili sendikanın omuzladığı sorumluluk koltuklarını koruma sorumluluğudur.
Yetkili sendikanın omuzladığı sorumluluk, koltuğunu koruma sorumluluğudur. Aksi olsaydı din görevlileri bugün huzurlu, mutlu ve geleceğinden emin olurdu. Mehmet Bayraktutar söylemleriyle itici hâle geldi. Siz, bizim ağabeyimiz değilsiniz. Bizde sizin küçük kardeşiniz değiliz. Bu teşkilatın umutları tükenen, aldatılmış mensuplarına gerçekten ağabeylik yapsaydınız bunu hepimiz bilir ve emin olun gereğini de yapardık. Biz, sizin neden böyle fevri ve saldırgan davrandığınızı çok iyi biliyoruz. Siz, kendinizi bu âlemde tek, bu bahçenin de dikensiz olmasını istiyorsunuz. Bizi pazarın şartlarını bilmemekle itham ediyorsunuz. Sormak istiyorum: Siz pazarın şartlarını bildiğiniz için mi Diyanet personeli bunca mağduriyet yaşıyor? Evet, birileri haddini aşıyor ve kendilerini dev aynasında görüyor. Birilerinin şahsi ihtirasları çözüm bekleyen sorunların önünde engeldir, ama aynaya bakmanızı öneriyoruz. Bu teşkilat mensuplarının boynu büküktür ama asla sahipsiz ve ümitsiz değildir. Çünkü artık eylem ve söylemiyle gümbür gümbür gelen Din-Bir-Sen var. Sizin küçük gördüğünüz Din-Bir-Sen’i muhatap almanız, bahtsız ve zavallıca çıkışlarla eleştirmeye kalkmanız bizim doğru yolda olduğumuzu gösteriyor. Mehmet Bayraktutar, gerek şahsımı gerek Din-Bir-Sen’i bu kadar küçük görüyorsunuz da neden ürküyorsunuz? Neden sürekli bizi muhatap alıyorsunuz?
Mehmet Bayraktutar, kendilerini büyüten siyasete vefasızlık ve nankörlük yapıyor.
Diyanet Sen, başarılı olduğu için büyüyen bir sendika değil… Siyasetin gölgesinde ve onun rüzgârıyla büyüyen bir sendikadır. Sendika olarak çalışma hayatındaki görevlerini bilmeyen, sadece siyasetin gölgesinde göbeğini kaşıyarak uyuyan ve sorunlardan bihaber olan bir sendikadır. Sizi büyüten ve geliştiren siyasete vefasızlık edecek kadar nankörsünüz! 16 Temmuz’dan önce ‘Memur-Sen’e Gel, Tercih Evet’ sloganıyla yola çıkarak önceliğinizi referanduma değil, konfederasyonunuza verdiniz. Yani sendikalarınızı öne çıkardınız. Temsilcin ‘AK Parti için ter akıtmadık’ diyor. Sen çıkıp ‘Biz bunu alacağız. Vermezlerse, bizden alanlara da yarın oy vermeyiz. Bu tehdit değil. Benim hakkımı vermezsen hakkımı verecek adam ararım’ diyecek kadar da vefasızlığın ve nankörlüğün sınırlarını aşıyorsun!
Din-Bir-Sen, Mehmet Bayraktutar’ın kimyasını bozdu.
Şahsımda aşağılamaya çalıştığın Din-Bir-Sen, din görevlilerinin haklarını korumaya çalışan bir sendikadır. Üye sayısıyla küçük gördüğünüz Din-Bir-Sen, sizi titreten, sizin kimyanızı bozan, sizi şaşkına çeviren bir sendikadır. Din görevlilerinin tek güvencesi olan ve din görevlilerini ötekileştirmeden kucaklayan bir sendikadır. Kapısından içeri girenin derdiyle dertlenen ve çözüm üreten bir sendikadır. Biz, Diyanet camiasını bütün olarak gören ve bütün camianın haklarını gözeten bir sendikayız. Hiç kimseyi kendi çıkarlarımız için kullanmayacak ve kendi çıkarlarımız için aşağılamayacak kadar da erdem ve hoşgörü sahibiyiz.
Üyelerimiz, bizi desteklemişler, takdir etmişlerdir.
Şu nokta iyi bilinmelidir ki bugüne kadar alakasız hiçbir konuyla gündemi meşgul etmedik. Diyanet personelinin yaşam standartlarının yükseltilmesi ve özlük haklarında her türlü iyileştirmenin yapılması için mücadele ettik. Bunun için defaatle yetkili sendikaya çağrıda bulunarak dikkatini çekmek istedik. Ancak diğer sendikaları küçümseyen ve dikkate almayan yetkili sendika ve onun kibrinden yanına varılmayan genel başkanı tarafından bu söylemlerimiz havada kaldı. Mehmet Bayraktutar iyi bilsin ki Din-Bir-Sen üyeleri asla mahcup olmamıştır. Aksine Diyanet camiasının haklarının gözetilmesi ve korunması yönündeki cesur açıklamalarımızı alkışlamışlar ve takdir etmişlerdir. Bugün olduğu gibi… İyi biliniz ki kendisini genel başkanlık koltuğuna oturtan üyelerinin düşünceleri, fikirleri ve siyasi iradeleri belli olduğu halde onları hiçe sayıp ‘…yarın oy vermeyiz. Hakkımı verecek adam ararım.’ Açıklamanız nedeniyle sizin üyeleriniz mahcup olmuştur. Bizde haklı olarak sorduk: Kimin peşine düşeceksiniz? Mehmet Bayraktutar’ın polemik yaratmakta üstüne yok… Sorduğumuz sorulara cevap veremeyen ve kaçak güreşen Mehmet Bayraktutar şaşkınlığından ne yapacağını bilemez hâle geldi.
Niyetiniz gerçekten polemiklerden uzak durmaksa bu yaptığınız nedir? Madem vaatleri bir bir yerine getirdiniz, şikâyete konu olan bu kadar sorunun kaynağı nedir? Bu şikâyetler neden hâlâ devam ediyor? Her kurumun kendi yetki ve görev alanı kanunlarla belirlendiğine göre, sendikalar da bundan ari değildir. Öyleyse sizin siyasal, askeri ve jeopolitik konularla ne alakanız var? Siz, önce size umut bağlayanların sorunlarına çözüm üretin.
Çözüm bulunamayan sayısız sorunlar yetkili olduğunuz 13 yıllık dönemin ürünü.
Yetkili sendika olarak 13 yılda Diyanet’in kimyasını bozdunuz. Din görevlilerinin sorunları çözülemiyor. Üst üste yığılan sorunlar nedeniyle din görevlilerinin motivasyonu bozulmuş ve görevlerini icra edemez hâle gelmiştir. Hac ve Umre konusunda 2017 yılında yayınlanan görevlendirme genelgesindeki haksızlık sizin yetkili olduğunuz dönemin ürünüdür. MBST sınavlarının her yıl artan ücretleri, kendini yakan, intihar eden, darp edilen, görev mahallinde bıçaklanan, camilerin sabah namazıyla açılıp yatsı namazına kadar açık kalması ve din görevlilerinin imam değil, bekçi pozisyonuna düşürülmesi, asgari ücretin 1400 lira olduğu bir dönemde fahri öğreticilerin en düşük 700 lira ücret karşılığı çalıştırılmaları, bunların sosyal güvenlik primlerinin 30 gün üzerinden yatırılmaması, kaçak Kur’an kurslarının olumsuz eğitimleri, bu kurslarda çıkan yangınlar nedeniyle ölen çocuklarımız ve burada sayamadığımız pek çok sorun sizin yetkili olduğunuz 13 yılın ürünüdür. Burada bahsetmediğimiz eksiklik ve aksaklıkların haddi hesabı yok. Bunlara cevap verin, bakalım o zamanda mutlu olabilecek misiniz?
Merdi Kıpti şecaat arzederken sirkatin söylermiş!
Mehmet Bayraktutar’ın açıklamasını incelediğimiz zaman suçluluk psikolojisiyle zoraki cevap vermeye çalıştığı, maksadını aşan cümleler kurduğu ve kurduğu bu cümlelerle işi mecraından saptırma cihetine gittiği görülüyor. Mehmet Bayraktutar’a öncelikle hatırlatmak istiyorum: Sendikalar devletin unsuru değil, görev ve yetkisi kanunlarla belirlenmiş sivil toplum kuruluşlarıdır. Tıpkı dernek ve vakıflar gibi… Mehmet Bayraktutar’ın bugüne kadar takındığı aymaz tavırların nedeni kendisini devletin unsuru olarak görmesidir. Pusuda bekleyen düşmanları olduğunu söylüyor. Bu düşmanlar kim? Diğer sendikaları mı kastediyorsunuz? Aynı hizmet kolunda olmakla birlikte farklı sendikalara üye olan, aynı zamanda din görevlisi kimliği altında görev yapanları düşman ilan eden zihniyeti şiddetle kınıyorum. Bu aymazlığı şiddetle eleştiriyorum. Kendisinden başkasına hayat hakkı tanımamak, kendisi dışındakileri düşman kabul etmek akıl tutulmasının bir tezahürüdür.
Mehmet Bayraktutar, eleştirilmeyi hazmedemiyor.
Mehmet Bayraktutar iyi bilsin ki bizim mide bulantımız, bu vatana ihanet edenlerle aynı çatı altında bulunanlara karşıdır. Şahsımızın hiçbir beklentisi ve menfaati yok, olamazda. Mehmet Bayraktutar’ın ifadesiyle küçük bir sendikanın şahsıma katacağı hiçbir çıkar olamaz. Benim üyelerimde yönetimim de iyi bilir ki genel başkan olduğum 1,5 yıllık süreç içerisinde cebimden harcadım ve sendikamdan beş kuruş almadım. Peki, Mehmet Bayraktutar sen cebinden harcayarak sendikacılık yapabilir misin?
Mehmet Bayraktutar, sen yetkili sendikanın genel başkanısın. Bu nedenle senin eleştirmeye hakkın yok. Ancak Diyanet hizmet kolundaki diğer sendikaların seni eleştirmeye hakları var. Hoşgörülü olmak ve hazmetmek zorundasın. Ama görüldüğü gibi hazımsızlık içindesin. Hatırlatmak isterim erdemli olmak ancak ve ancak insan işidir.”