Din-Bir-Sen Genel Başkanı Yusuf Özdemir, “üzülerek ifade ediyorum ki yetkili sendikanın camiamıza yakışmayan tavır ve söylemleri nedeniyle sendikal örgütlenme gerilemektedir” diyerek önemli açıklamalarda bulundu. Diyanet Sen’in ‘kazanımlarımız’ şeklindeki açıklamalarının politik söylemden ibaret olduğunu, aslında kazanımdan çok kayıpların ve hâlâ çözülememiş sorunların bulunduğunu belirten Özdemir, “camiamız kandırılıyor. Algı ve mobbingle üye sayısını artıran yetkili sendika hükümetin siyasi icraatlarını kendi başarıları olarak açıklıyor” ifadelerini kullandı.
“Fikir ve düşüncelerimizle çalışmalara yön vermek, sorunların çözülmesine katkı sağlamak görevimizdir. Bu çerçevede camiamızı uyarmak, araştırmaya ve sorgulamaya sevketmekte görevimiz... Biz, ‘Diyanet Sen yalan söylüyor, algı oluşturuyor’ derken gerçekleri ifade ediyoruz,” diyen Özdemir şunları söyledi: “Din-Bir-Sen olarak ısrarla fikir ve proje diyoruz. Neden? Çünkü fikir ve proje üretecek adamlara ihtiyaç var. Fikir ve düşünce adamları dünyada gelişen her şeyi gözlemler, inceler. Yeniliklere açıktır. Hizmet kolunda çalışan insanların neye ihtiyacı var? Mesleki, sosyal, kültürel ve ekonomik sorunları nelerdir? Bu sorunlar nasıl çözülür? Çalışanların mesleki kariyerleri nasıl yükselir? Çalışanların ötekileştirilmesi, mobbing uygulanması, yalanlarla algı oluşturulmasının hizmet koluna ne gibi zararlar verebileceğini kestirir ve bunların önlenmesi için çalışır. Her şeyden önce birleştirici, yapıcı ve bütünsel olarak düşünür ve bu yönde eylemler geliştirir. Dolayısıyla fikir ve düşünce adamlarının öne sürdükleri plan, proje ve çözüm önerileri ihtiyaçtan ortaya çıkar. Sosyal hayatın içindeki eylemlerimiz, tarihsel doku içerisinde bize miras kalan, bizi şekillendiren, yön veren fikir ve düşünceler peygamber varisi, din görevlisi ve Müslüman kimliğiyle örtüşmelidir. Din-Bir-Sen olarak bizim düşüncemiz bu yöndedir. Bu nedenle fikirlerimizi açıklıyor ve projeler sunuyoruz.
Rusya ve Çin gibi katı ve kapalı yönetimlerin kendileri dışındakilere yaşama hakkı tanımaması, baskı ve tehditlerle sindirmesi ve toplumu yalanlarla yönetmeye çalışması ile Diyanet Sen’in, hükümet tarafından icra edilen hizmetleri sahiplenmesi, çalışanları ötekileştirmesi, tayin ve yer değiştirme tehditleriyle baskı altına alması ve diğer sendika üyelerine yaşama hakkı tanımaması arasında önemli kesişme var.
Bu kesişme Diyanet camiasında karşıt eylem, fikir ve düşüncelerin gelişmesine neden olmuştur. Zemini çürük söylemlere karşı gerçek olaylar ve gerçekçi düşüncelerin üretilmesine vesile olunmuştur. Diyanet Sen, camiamızın talihsiz bir vakıasıdır. Kadrolu İmam-Hatip ve Müezzinler ile vekil ve fahriler, Baş İmam-İmam, Baş Vaiz-Vaiz, Medrese eğitimi alan – İmam Hatip Mezunu İmam v.b. gibi din görevlileri arasında kimlik sorununa neden olmuş ve bu sorunları çözecek fikir, plan ve projeler üretememiştir. Aynı zamanda camiamızda ‘Diyanet Sen’li kimlik’ sorununu ortaya çıkarmış, kendilerinden olanla olmayan arasında bunalıma neden olmuştur. Din-Bir-Sen’in her açıklaması karşısında bocalamakta ve kendilerini kanıtlama zorunluluğu hissetmektedirler. Camiamızın tüm personeli birbiriyle hasımlaştırılmış, ötekileştirilmiş ve Diyanet Sen’li olan, Diyanet Sen’li olmayan şeklinde bir ‘kimlik’ sorunu ortaya çıkarmışlardır. Kimlik sorunu camiamızda ciddi buhrana neden olmaktadır. Siyasetin gölgesinde gelişen ve büyüyen bir sendikanın ‘kazanımlarımız’ şeklindeki algı oluşturma çabaları da kendi kimliklerini oryantalist bir düşünce ile ortaya koyma çabasıdır.
Şunu da ifade edeyim ki kendileri düşünmeyen, ancak kendilerinin yerine başkalarının düşünmelerine fırsat verenler ve yalana çanak tutan, yalanı yayan, yalanın reklamını yapan ve algı oluşturulmasına yaltaklık yapan bazı güruhta camiamızın altını oymaktadır. Camiamızın bunlara karşı dikkatli olması gerekir. Aksi halde aramıza ayrılık tohumu ekmeye devam ederler!
Sendikaların temel varoluş nedeni çalışanların haklarının korunmasıdır. Bunun için ittifak edilmesi gerekir. Ancak 13 yıldır yetkiyi elinde tutmakla övünen Diyanet Sen, ötekileştirmenin ve kavgaların sendikası olmuştur. Diğer sendikalarla iletişim kuramamış, Diyanet camiasının yararı ve fayda sağlayacağı konuları bir fikir etrafında toplayabilmek için bir masada buluşturamamış, ayrışmaların nedenlerini giderecek girişimlerde bulunmamıştır. Diyanet Sen’in 13 yıllık yetki döneminde Diyanet İşleri Başkanlığında 20 sendika kurulmuşsa yetkili sendikanın başarısından söz etmek mümkün değildir. Dolayısıyla sorgulanacak pek çok konu var. Diyanet Sen, en başarısız sendikacılık örneği sergileyen bir sivil toplum kuruluşudur.”