SENDİKALARA NELER OLUYOR. ?
Ülkemizde Sendikalar, çalışanlar arasındaki rekabete son vererek, ortak çıkarlar etrafında bir birlik ve güç oluşturmalarını sağlamalarından dolayı önemli kurum olduğu inancındayız.
Ayrılmış grupların birbirleriyle mücadele etmeleri genellikle yenilgiye yol açtığı için çalışma barışı sağlanarak sınıf dayanışması, her zaman sendikal hareketin mevcudiyeti ve etkinliği için hayati bir öneme sahip olmuştur.
Bu kapsamda DİNBİRSEN Genel Başkan Yardımcımız Sayın Şükrü Şahin, Ülkemizde Sendikal çalışmaları eleştirerek şu şekilde açıklamalarda bulundu.
SENDİKA AMAÇ DEĞİL ARAÇTIR ASIL AMACIMIZ (MİHRAP MİMBER VE KÜRSÜ) DİN GÖREVLİSİYİZ BU BÖYLE BİLİNE..
Kıymetli Dostlar
Değerli Diyanet İşleri Başkanlığı uhdesinde kurulan STK Yönetiminde olan kardeşlerim;
Sayın Şahin; Öncelikle Allahın selamı ile sizleri selamlıyorum. Diyerek sözlerine devam etti.
Diyanet İşleri Başkanlığı Personelliğimizin yanı sıra Kutsalımız Dinimizin güzelliklerini mihrap, mimber ve kürsü’den anlatmakla mükellef olan, ehl-i Sünnet’in gönüllü temsilcileriyiz.
Bir Mümin’in vasıfları arasında; husumet, kıskançlık, kin, nefret, kibir, küçük görme gibi meziyetler tasvip edilmezken, nasıl olurda bunları camilerde cemaatimize anlatmak için görevli meslektaşlarımız kendileri böyle bir gaflet içine düşerler.
Kıymetli kardeşlerim hiçbir sendika ayrımı gözetmeksizin, Diyanet uhdesinde kurulan sendikacılara seslenmek istiyorum.
Keşke Diyanet’te Sendika Olmasaydı ?!
Sözlerimin başında diyorum ki, keşke Diyanet’te sendika olmasaydı, ama kuruldu, o zaman bu hakkımızı din görevlisine yakışacak bir şekilde kullanalım.
Sendika asla amaç değildir, araçtır.
Şoförlükte maharet yolundan sapmadan ve diğer şoförlerin haklarına saygılı olarak size verilen kurallar çerçevesinde hareket etmektir. Başka bir açıdan, bu aracı duvara toslamadan yolunda kullanarak başarıya gitmektir.
Öncelikle kendini, sonrasında meslektaşlarını eleştiren Sayın Şahin; Gelin verilen bu hakkı biz din görevlilerine yakışır bir şekilde yapalım.
Sendikacıların kendisini gösterecek tam zaman dilimindeyiz, birbirimiz ile kısır çekişmelere gireceğimize birlik olarak camiamıza hayırlı vazifelerde bulunalım.
Bazı yayın organlarınca Diyanet İşleri Başkanımız Sayın Prof.Dr. Ali Erbaş hocamın şahsını ve Başkanlığımıza yönelik yıpratma kampanyası başlatılmış.
Sözde medya kuruluşu adı altında kendini bilmez kişilerin; iftira kampanyaları devam etmektedir. Teşkilatımız bünyesinde olan yaklaşık 130 bin personelin hiç birisi böyle asılsız ve kirli haberleri tıklatmaması gerekir.
Din ibaresini kullanarak Diyaneti karalamak kimsenin haddi değildir, bu noktada hem diyanet işleri başkanımızın yanındayız, hem de kurumumuzun yıpranmasına izin vermeyeceğiz, bu asılsız haberleri yapan yayın kuruluşlarını da DinbirSen ailesi olarak şiddetle kınıyoruz.
Sayın Sivil Toplum Örgütleri; hiç kimse, hiç kimsenin arka bahçesi değildir, az veya çok, ben senden fazla sen benden fazla gibi kısır çekişmelerle sendikacılık yapılamaz.
a sendikası, b sendikasının kişilerini töhmet altında bırakacak dedikodu iftira gıybet gibi Allah’ın men ettiği bu karakterlerle karalamayacak sendika sayısı ötesinde tüm sendikacıların yasal çerçevece hakları noktasında aynı seviyede tutulmasıdır.
Yetkili kılınmış sendika’nın diğer sendikalar adına özlük hakları noktasında diğer sendikalara temsilen masaya oturma hakkı vardır, masada kalkarken tüm bir kurumun personel haklarını savunmada yeterli mücadeleyi verip vermemek onun meselesidir.
Bu gün temsil ettikleri personellerin hak ve menfaatleri noktasında mahşer de hesabı verecek olan onlardır.
Olmasını arzuladığımız sendika kendi kurumu ile asla hasım olmaz, hısım olur, bu hassasiyete hem sendikacılık yapan meslektaşlarımız dikkat edecek.
Diyanet İşleri Başkanlığı ve merkezlerinde idari personel olarak görev yapan müftülerimiz ve müftülüklerimizden çalışan personel hiçbir zaman bir meslektaşımızın hangi sendikayı tercih edeceğine karışmamalıdır. Çalışanın özgür iradesi ile vereceği karara saygı duyulmalıdır.
Bu hassasiyeti gösteren kıymetli müftülerime şükranlarımı arz ediyorum, ancak bir yerde bir problem varsa sendikacılık noktasında o ilin veya ilçenin müftüsü konuşuluyorsa bu müftümüz kendisini kontrol etmesi gerekir, eğer böyle bir düzeltmeye gitmiyorsa gerekli işlemlerin başlatılması elzemdir, aksi takdirde müftü kanalı ile orası bir fitne yumağı haline gelir ve işin içinde çıkılmaz bir hal alır.
DinBirSen Ailesi olarak Cami, cami gezerek bir bir istişareler sonuncunda bizi tercih eden üyelerimize kurum idarecileri tarafından sorguya alınmak sureti ile maksadını aşan işlere girişilmesi hiçbir vicdan muhasebesinde yer bulamamaktadır.
Üyelerimizden istifa etmeye zorlanan meslektaşlarımıza yönlendirilen sorulardan bazıları..
“Neden üyesi olduğun sendikadan istifa ettin”, “Neden ikilik yapıyorsun”, “O sendikanın ne olduğunu biliyor musun?”
Gibi sorular ile üyelerimize mobing uygulamak sureti ile, caydırma operasyonuna geçerler, sayın müftülerim sizler bizim amirimizsiniz, asla hiçbir zaman amirimize itaatte kusur etmeyiz, çünkü inancımız ve geleneklerimiz bize bunu öğretti.. Ben inanıyorum ki kısa zamanda bu sorun ortada kalkacak tüm müftülerimiz diyanet uhdesindeki sendikalara aynı mesafede hareket edecek ve gerek müftülük makamı ve gerekse müftünün kendi asaleti noktasında böyle amaç olmayan sadece araç olan bir kuruluş için kendisini ve kurumunu harcamayacaktır diyorum.
Biraz da bizim camiamızdaki STK kuruluşlarının yönetiminde olan arkadaşlarımıza bir iki sözüm olacak Arkadaşlar biz kendimizi dev aynasında görmeyelim. Sendikaları kurumumuzun üstünde ve her şey bizim için mubahtır gibi bir garabete düşmeyelim. Türkiye’nin her yerini karış karış dolaştım, çok şeylerle karşılaştım amirlerimiz olan müftülerimiz ile bire bir sohbetlerimiz oldu ve bir tanesini ibret olsun diye anlatmak istiyorum. Müftümüzün de görevli olduğu istikameti saklı tutarak anlatmak istiyorum.
Şöyle demişti “bir sabah evimde mutlu huzurlu olarak çıktım ve hayırlı bir makam olan müftülük makamına geldim oturur oturmaz bir sendikacının yönetimin başında olan imam efendi kapıyı çalmadan içeri girdi. İster misin seni Şırnak’a sürgün ettireyim.” İşte manzara, bu ne aymazlık ne bu terbiyesizlik bir amire bu söylenir mi arkadaşlar..
Mesleğimde 30 yılımı doldurdum, Sendikacılıkta; üye başkan yardımcılığı, il başkanı, bölge başkanı, genel başkan baş danışmanı ve şimdide genel başkan yardımcısı olarak görev yapıyorum. Şimdiki müftümüz dâhil 9 müftü ile görev yaptım.
Görev yaptığım 30 yıl boyunca hiçbir müftüme ne sendikacılık havasını estirdim nede aymazlık ve itaatsizlikte bulundum, Kendime ve icra ettiğim görevime yakışır şekilde, Kapıyı çalmadan, ceketimin düğmesini iliklemeden hiçbir idarecimin makamında bulunmadım.
Davranışlarım amirime karşı yağcılık veya iş güzarlık değildir, büyüklerimden ve ailemde aldığım terbiye bunu gerektirir.
Sendikalar arası Husumet
Sayın Şahin ikinci husus ise; Sendikalar arasında karalama politikası kime ne kazandıracaktır? İşlerini güçlerini bırakıp, doğuya gider a sendikası b sendikası için FETOCU , batıya gider PKK’ cı, egeye gider İŞİTCİ ve zaten gittiği her yerde de hükümet karşıtı.. hey hat diyorum çok yazık diyorum bu dünyanın birde ahreti vardır, biz bunu anlatmamıza rağmen hayret ediyorum onun için şeceremi yazmaktan çekinmiyorum ve gururla diyorum ki arkadaş 30 yıldır ben bu görevdeyim, bugüne kadar dik durdum çalıştığım her mevkide izler bırakmaya çalıştım Allaha hamd ediyorum.
Şecerem şu 1974 yılında babamın milli nizam milli selamet refah fazilet saadet ve şimdi baş komutanımız Cumhur Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğinde bu bayrağı dalgalandırmak noktasında şahsım ve sendikam adına gayret gösteriyoruz, hiçbir zaman ne hükümeti ne Başbakanımızı nede baş komutanımızı kullanarak bir çalışma yapmadık, çünkü buna inanıyorum ki gerek hükümetimiz ve gerek başbakanımız ve başkomutanımız böyle bir ayrımcılığı da istemez. Başkomutanımız sözlerinden “kim ki benim demediğim, benim emir vermediğim, bir şeyi benim ismimi kullanarak yaparsa, beni karşısında bulur” bu söz her şeyi özetlemiştir diyorum.
Son olarak sendikalar arasında tercih yapan meslektaşlarımızın özgür iradelerine saygı göstermeksizin, mobing ve baskı uygulanmasının haklı bir tarafı yoktur. Tehdit, şantaj iftira ve sürgün ederiz, tayinin çıkarırız gibi din görevlisine yakışmayacak şeylerle kişilerin özgür iradesine saldırmak bir suçtur, bunu yapan gerek idarecimiz olsun gerekse diğer sendikalar FETÖ-PKK-İŞİT gibi terör örgütlerinden bir farkları yoktur.
Diyanet camiamızda bu olaylara mahal veren tüm kuruluşları kınıyoruz, gerek şahsımızla gerekse sendikamızla alakalı Ülkemiz ve camiamız menfaatleri kapsamında olumsuz bir durumumuz olduğunu düşünen ve bunu belgelendiren olursa, eyvallah deriz, biz yanlarında oluruz.
Ancak aslı yoksa hem bu dünyada onların karşısında olacağız hesap sorma noktasında hem de ahrette iki elimiz onların yakasında olacaktır bu böyle biline diyorum, saygılarımı arz ediyorum. dedi