30 Ağustos devlet millet dayanışmasının en güzel örneğidir

30 Ağustos tıpkı 15 Temmuz menfur darbe girişiminde olduğu gibi devletin bekası söz konusu olduğunda şahsi hesaplarını bir kenara atarak bir ve beraber olmanın örnekliğinin gösterildiği en özel zaferlerimizdendir.

Daha sonra adı vatan kurtaran ya da hain ilan edilen insanların yardımlaşma ve dayanışması da bize göstermektedir ki bu millet için öncelik İslam, devlet ve bayraktır.

Tarihinin hiçbir döneminde dini, devleti ve bayrağı için fedakarlık yapan böylesine aziz bir millet yoktur. Suriye, Irak, Afganistan, Mısır, Afrika, 2. Dünya savaşında birbirine giren haçlı Avrupa ülke ve halklarının savaş anında her şeyi devlete bırakmış hallerine bakıldığında Türk Milletinin devletin yanında dimdik duruşu ile dayanışmanın ve fedakârlığın büyüklüğünü görmek daha bir mümkün olmaktadır.

Bu öyle bir dayanışmadır ki ll. İnönü galibiyetinin ardından tarih 25 Mayıs 1921’i gösterdiği sırada adı daha sonra hain ilan edilecek olan Sultan Vahdettin Türk askerine verilmek üzere 10 bin, saray mensupları 3 bin, Veliahd Abdülmecid bin, hanımı da 200 lira yardımda bulunmuşlardır.

Ramazan Bayramı’nın yaklaşması dolayısıyla gazilere verilmek üzere “200 bin hediye” hazırlanacağı haberleri tüm gazetelerin ortak manşetidir.

Yine İstanbullu Müslümanların o yıl fitrelerini Anadolu gazilerine vermeleri haber ayrıntılarında yazılmıştı.

Büyük Taarruz’un başladığı gün Başbakan Rauf Orbay bütün milleti Kızılay sathında yardıma çağırmasıyla Kızılay’ın fahri başkanı olan Abdülmecid Efendi 500 lira, Ayşe Sadıka Sultan 35, Vahdettin kendisi için 5 bin, hanımı için de bin olmak üzere 6 bin lira, Şehzade Ömer Hilmi ise 100 lira bağışta blunmuşlardı. Ayrıca Sadrazam Tevfik Paşa’nın girişimleriyle bakanlar kurulu üyeleri kendi aralarında 575 lira ile kampanyaya katılmışlardır.

Saray erkanının yanında 250 yıldır devam eden savaşlar sonunda bitap düşmüş Anadolu insanı kendi ayağında yokken ördüğü çarıklarla askere destek vermişlerdi. Atını, öküzünü askere bağışlayan, verecek birşeyi olmayıp askere mermi ve top taşıyan nice insanlar…

Bu fedakarlık ve dayanışmanın sonucu olarak 26 Ağustos 1071’de Anadolu’nun kapıları kendilerine açılan Müslüman millet, zaferlerle dolu örnek bir tarihten sonra varla yok olma mücadelesi için de 30 Ağustos’ta şanlı zaferlerinden birini daha kazanarak Anadolu’nun adeta tapusunu almış oldu.

Haçlı saldırıları karşısında Anadolu bize vatan olarak kalmışsa da İslam coğrafyası paramparça edilerek emperyalist dünyanın talanına açılması en büyük kaybımız olarak hüznümüzdür.

Şanlı ve zaferlerle dolu bir tarihten 30 Ağustos’a gelinen süreçte tarihin tekerrür etmemesi ve topraklarımızın şehit kanlarıyla sulanmaması adına devletin terörle mücadele ettiği, dört bir tarafımızın yine emperyalist dünya ile sarıldığı bu günlerde yapılan hataların iyi tahlil edilmesi önem arzetmektedir.

30 Ağustos bizim için zafer ise de haçlı batı için bir mağlubiyettir. Onlar için henüz İslam yeryüzünden silinmemiştir. Biz zaferi kutlarken onların hala ortadoğuda amaçlarına ulaşma adına binbir planlar içinde hile ve desiselerle bizi bölme ve yok etme adına çalıştığı unutulmamalıdır. Bu vesileyle bize bu günleri bırakan şehit ve gazilerimizi, şahsi çıkarı peşinde koşmadan devletin kurtuluşu adına orduyu komuta eden Mustafa Kemal’e destek veren saray erkanını, ordumuza destek veren fedakar halkı, halkı organize eden basın ve yardım kuruluşlarını rahmet ve minnetle anıyoruz.