Demokrasi, insan hakları, Kürtlere özgürlük, Bağımsız Kürt Devleti gibi kulağa hoş gelen sloganların arkasına saklanarak sözde ulvi amaçlar uğruna çalıştığı izlenimi veren lakin İsrail’in vaat edilmiş topraklar özlemine destek çıkan terör örgütü ve destekçisi devletleri kurdukları ihanet ve kumpas şebekeleri nedeniyle kınıyoruz.
Ardında var olan karanlık güçlerin her tür tehdidine rağmen evladını bu karanlık odaklardan alma adına oturma eylemine başlayan Hacire ana ve ona destek veren tüm annelerin kalben ve dualarımızla yanlarında olduğumuzu bilmelerini istiyoruz.
Boş bir ideal uğruna kendilerine emanet edilen çocukları bir şekilde ikna edip dağa kaçıran ve ailesinden, akrabasından, akranlarından ve hayallerinden koparan terör şebekesi ve destekçisi siyasi partiyi girdikleri yanlış yoldan dönmeleri konusunda uyarıyoruz.
Son yıllarda dini argümanları kullanarak devletin ve milletin bölünmez bütünlüğüne karşı fesat girişiminde bulunan FETÖ dahil eli silahlı terör örgütü PKK gibi şer örgütlere karşı başlatılan askeri ve adli mücadele şeklini takdir etmekle birlikte etkili mücadelenin yapılmadığı kanısındayız.
Devletin güvenlik birimleri elbette kendilerine düşen vazifeyi yerine getirip güvenlikçi politikalarla terör örgütleriyle mücadele edecektir. Lakin terör örgütlerinin ortaya çıkmasına zemin hazırlayan unsurlar konusunda YÖK, Milli Eğitim Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın el ele vererek bir çalışma yapması zarureti ortadadır.
İlkokuldan üniversiteye kadar her kademede uygulanan eğitim müfredatı gençlerin terör örgütlerinin tuzağına düşmemeleri konusunda kendilerine yeterli bilgiler verememektedir. İmam Hatip Okullarında dini istismar eden yapılara ve terör örgütlerine katılımın olmaması bu okulların müfredatının devletin jeopolitik konumu gerçeğince yeterli olmamakla birlikte diğer okullarda uygulanan müfredata göre arzu edilen seviyede olduğunu göstermektedir.
MERKEZİ HUTBE UYGULAMASINDAN VAZGEÇİLMELİDİR
Aynı şekilde Diyanet İşleri Başkanlığı’nın merkezi hutbe sistemini esneterek din görevlilerinin veya müftülüklerin bölgesel sorunları gündeme almasına fırsat vermesi zarureti belirmiştir. Ankara’da hazırlanan hutbelerin her bölgenin farklı sorunları karşısında etkisiz ve hayatın gerçeklerinden kopuk olduğu artık görülmelidir. Malumdur ki artık bir şehirde bulunan mahalleler arasında dahi ekonomik, etnik, sosyal farklılıklar belirmişken ülkenin İç Anadolusu ile Akdeniz'in, Karadeniz ile Ege Bölgesinin gündeminin aynı olması beklenemez. Bölgeler ve bölgede bulunan şehirlerin farklı sorunları karşısında bu sorunlara çözüm sunan hutbelerin hazırlanması toplumun maslahatına daha uygundur. Bunu da en iyi analiz edecek olanlar elbette o bölgede görev yapan din görevlileri, ilçe müftüleri ile il müftüleridir.
Diyanet'in bu şekilde bir uygulamaya geçmesi durumunda taşranın toplumun sosyal sorunlarına el atması mümkün olduğu gibi personelin toplumla olan etkileşimi de artacaktır.
Müftülüklerin, Kur’an Kurslarının ve camilerimizin Türkiye gerçeklerine daha duyarlı olması konusunda Diyanet’in acilen dünyanın yeni strateji ve bilgi teknolojileri karşısında toplumun geleceğine yönelik çalışma yapması ve bu çalışmaya göre personel istihdamına yönelmesi kaçınılmazdır.
Bu vesileyle Türkiye Cumhuriyeti’nin her tür terör örgütü karşısındaki sınır içi ve sınır ötesi meşru müdafaa hakkını destekliyor, Diyarbakırlı annelerimizin yanında olduğumuzu kamuoyuna önemle duyuyoruz.
Yusuf Özdemir
Din Bir Sen Sendikası Genel Başkanı