Din-Bir-Sen Genel Başkanı Yusuf Özdemir, sözleşmelilere kadro getiren düzenlemenin eksik olduğunu, getirilen tarih şartının yeni mağduriyetler doğuracağını söyledi. Özdemir, kadro şartı ve yasal düzenlemenin ardından yeni sorunlarla karşılaşmamak için tasarının daha gerçekçi ve sorun üretmeyecek şekilde yasalaşmasının en büyük beklentileri olduğunu ifade etti.

Yusuf Özdemir TV 5’de yayınlanan Ankara Bürosu programına konuk olarak, gündemdeki konulara yönelik değerlendirmelerde bulundu. Sözleşmelilerin kadroya geçirilmesinden kamu görevlilerine verilen zam, sendikalara getirilen baraj, Diyanet İşleri Başkanlığı çalışanlarının sorunları ve çözüm önerilerine yönelik açıklamalarda bulunan Özdemir, yetkili sendikaların ve konfederasyonun çözüm üretmekten uzak olduğunu, kamu görevlilerinin bu süreci dikkatle takip ederek sendikal tercihlerini ona göre yapması gerektiğini kaydetti.

Genel Başkan Yusuf Özdemir’in dile getirdiği konulara yönelik açıklamaları özetle şu şekilde:

SÖZLEŞMELİLERE KADRO:KADRO TARİHE TAKILMASIN

Sözleşmelilerin kadroya alınmasıyla ilgili daha önce birçok mağduriyet yaşandı. Bir kez daha aynı sonucu yaşamak istemiyoruz. Bizim talebimiz, kadroya alınacak sözleşmeli personel için 28 Kasım 2022 tarihi şartı yerine, kanunun çıktığı tarihten itibaren bütün sözleşmelilerin kadroya geçirilmesidir. Biz konuyla ilgili taleplerimizi ilgililere ilettik. Umuyoruz ki, taleplerimiz dikkate alınır ve sözleşmeli personelin yaşayacağı bu mağduriyet giderilir.

SENDİKALARA BARAJ ENGELİ:YETKİLİ SENDİKALARIN BECERİKSİZLİĞİ YENİ SENDİKALARIN KURULMASINI MECBUR HALE GETİRİYOR

Din-Bir-Sen olarak bizim baraj problemimiz yok. Biz barajı aşıyoruz. Bugün sendikalar büyük zorluklarla kurulmuş ve mevcut konumlarına gelmiştir. Kendisinde beceriksizliğini, sivil toplum anlayışlarının tam olarak kamuya dönüşümünü sağlayamamış kişiler, kendi siyasi güçleriyle siyaset kurumunu da yanıltarak bir baraj sistemi getirdi. Neden? Sendikalar neden çoğalıyor? Önce bu sorgulanmalı. Mevcut yetkili sendikaların olduğu yerde sendikalar neden çoğalıyor; bunun sebebi mevcut sendikanın işini yapamaması, tekelleşmesi, bir menfaat ve makam ilişkileri oluşturarak kamuyu unutmalarıdır. Sendikaların çoğalması çok doğal ve doğru bir durum. Sendikaların çoğalmasından kim niye rahatsızlık duyar ki? Ancak bu sendikalılaşma bağımsız olmalı. Çalışanların mutlaka bir ideoloji vardır. Ama bir araya gelinen çatı evrensel değerlerde olmalı. Bu değer de hak ve hukuktur. Bizim beklentimiz kanunla getirilen yüzde 2 barajının Anayasa Mahkemesi’nden dönmesidir.

KAMU GÖREVLİLERİNE VERİLEN ZAM:YETKİLİ KONFEDERASYON ÇUVALLAMIŞ, ÇALIŞANLARIN HAKKINI KORUYAMAMIŞTIR

Çalışanların enflasyona ezdirilmesi, yeni enflasyonlara yol açar. Devletin temeL unsuru olan çalışanların hak ve hukuku enflasyona ezdirilirse, çalışma enerjisi yavaşlatılmış olur. Enflasyon yüzde 60’ların üzerinde iken, Memur-Sen çalışanların hakkını koruyamamıştır. Cumhurbaşkanı’nın, yetkili konfederasyon Memur-Sen’in programında yüzde 25 zam açıklaması ve gelen tepkiler üzerine, ertesi gün bu rakamı yüzde 30 olarak açıklaması, yetkili konfederasyonun çuvallaması demektir. Bu saatten sonra bu sendikacılığı siz niye yapıyorsunuz, becerememişsiniz. Gücünüzü o masada ortaya koyamamışsınız. Siyaset bugün sizinle çelik-çomak oynuyor. Gerçek olan bir yüzde 60 enflasyon varken, yetkili konfederasyon bunu beceremedi. Siyaset de bu durumu kullandı. Orada aslında, Memur-Sen rencide edildi. Masada alınamayan rakamı, siyaset kurumu kendisi telafi etmeye çalışıyor. Zam, en az yüzde 50 olmalıydı.

DİN GÖREVLİLERİNİN ÇOK KONUŞULMASI:DİYANET HİZMETLERİ ARTINCA, ÇALIŞANLAR FARK EDİLMEYE BAŞLANDI

Bu konu en çok sosyal medyada istismar ediliyor. Siyaset kurumuna yapılacak eleştirilerin bazısı da din görevlileri üzerinden yapılıyor. Bugün, 35 yıllık, birinci dereceye düşmüş bir diyanet çalışanı zamlardan önce 10 bin ile 11 bin 500 TL civarında maaş alıyordu. Zamla birlikte 14 bin TL civarında ancak alabiliyorlar. İmamlar, devlet memurları içinde ne çok alıyor, ne de en az alan grup. Ortalarda bir yerde. Bu eleştirilerin artmasının sebebi ise, din hizmetlerinin göze çarpacak şekilde artmış olmasından kaynaklanıyor.

DİYANET ÇALIŞANLARININ SORUNLARI:SORUNLAR BAŞTAN TESPİT EDİLİP, ÇÖZÜM ÖNERİLERİ ORTAYA KONMALI

Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) ’nda din hizmetleri sınıfı, eğitim hizmetleri sınıfı, yardımcı hizmetler sınıfı ve idari hizmetler sınıfı var. Bu sınıflar oluşturulurken, kendi içlerinde bölünmeler olmuş, görev tanımları yapılmış, görevde yükselme sınavı ile görevler verilmiş. Şefler, veri hazırlama memurları, şoförler, yardımcı hizmetler sınıfında çalışanların hepsi din hizmeti yürütüyor. Vaiz, şube müdürü, din hizmetleri uzmanı gibi tanımlarla karşı karşıyayız. Hepsi din hizmeti yapıyor, tamam. 3600 ek gösterge veriliyor. Şeflere, veri hazırlama memurlarına, yardımcı hizmetler sınıfına verilmiyor. Bunun üstüne din hizmetleri sınıfına veriliyor. Aynı hizmetin bir parçası olan kardeşlerimiz ayrımcılığa tabi tutuluyor. Bu, sendikanın konusudur. Yetkili sendika tarafından bu kardeşlerimizin mağduriyeti neden giderilmiyor? Şeflerin kendi içlerinde maaş farkı sorunu var. Din hizmeti tazminatı alamadıkları için, imamdan daha az maaş alıyorlar. Bir bakanlıkta çalışan şef ile DİB’de çalışan şef arasında maaş farkı var. Vaizlerin kendi içlerinde özlük haklarında sorunlar var, görev tanımları var. Ödenecek katsayılar, belirlenen oranlar üzerinden yapılmıyor, çıkarılan yönetmeliklere göre yapılıyor. Bu keşmekeşliğin tam olarak bir çalıştay yapılarak tespit edilmesi ve çözüme kavuşturulması gerekiyor. Bunu yapamayan bir yetkili sendikaya, bu kardeşlerimiz halen neden üye oluyor? Biz, bütün sorunların farkındayız ve hepsine yönelik çözüm önerilerimiz hazır.

FAHRİ KUR’AN KURSU HOCALARI DA KADROYA DAHİL EDİLMELİDİR

Sözleşmelilere getirilen kadro konusunda yaşanan mağduriyet ortada. Görev şartı, yıl şartı, tarih şartı getirilirse bir sorun yaşanacağı aşikardır. Bunun dışında, sözleşmelilerin kadroya alınmasında getirilen mülakat şartı, yeni mağduriyetler doğurmamalıdır. Fahri Kur’an Kursu hocalarımız büyük bir mağduriyet yaşıyor. Bu kardeşlerimizin de bir defaya mahsus, herhangi bir şart aranmadan kadroya geçirilmesini istiyoruz. Bu kardeşlerimizin hakkı yendi. Sigortaları 15 gün yatırılmış, aldıkları para ancak 4 bin 500 TL. Yeni alımlar yapılacak, EYT düzenlemesiyle kadrolar boşalacak. Din hizmetlerinin aksamaması için, sayıları 10 binin üzerinde olan bu kardeşlerimizin kadroya alınması, bir boşluğu giderecektir. Fahri Kur’an Kursu öğreticisi çalıştırılarak bu kardeşlerimizin hakkı yeniyor. Kadrolu olarak çalıştırılsa, daha iyi şartlarda göreve yapacak bu kardeşlerimiz, bu şekilde çalıştırıldığı için hak ettikleri mali ve özlük haklara kavuşamıyor. Bu sorunların çözümü için, bütün kardeşlerimizi kendisine bu konuları dert edinen, çözüm konusunda da bir düşüncesi ve söylemi olan Din-Bir-Sen ailesine bekliyoruz. Bu sorunların çözümü için bizim yetkili olmamız gerekiyor. Bu kardeşlerimiz bu işi beceremediler.

YETKİLİ SENDİKA KURNAZLIK YAPIP, KENDİNE PAY ÇIKARIYOR

Mevcut sendikanın bir kurnazlığı da şu şekilde: Mesela, DİB’de bir konu üzerinde çalışılıyor, uzmanlar bir konuda karar alıyorlar. Bunu öğrenen yetkili sendika hemen bu konuda ‘talep ediyoruz’ açıklaması yapıyor. DİB’in zaten yapacağı konu açıklanınca da ‘talep ettik, kazandık’ diyorlar. DİB’in belirlediği gündemi takip ederek, oradan kazanç elde etmeye çalışıyorlar. Aslında olması gereken, gündemi, talepleri sendikanın belirlemesi, DİB’in de bu talepler doğrultusunda çözüm üretmesidir. Sosyal medyadan konuşmak yerine, bunları kurumda konuşacak, gündem oluşturacaksınız.

Yaşanan bir sorun ise, murakıpların yaşadığı ikilem. Müftülüklerde teftiş görevi yapan murakıplar, müftüye bağlı olarak çalışıyor. Bu kardeşlerimizin işlerini tam ve düzgün olarak yapabilmesi için Teftiş Kurulu’na bağlı olarak çalışması gerekir. İl ve ilçe müftüsünün de kendisini tahakkümden kurtarması, teftişin bağımsız olabilmesi için bu önemlidir. Bazen şahit oluyor, duyuyoruz; murakıplara müftüler tarafından baskı yapıldığı, raporun ne şekilde yazılmasının istendiği söyleniyor. Gerektiğinde müftüyü de denetlemesi gereken bu kişilerin bağımsız olması şarttır.

Ayrıca, diğer kurumlarda aynı işi yapanlarla aralarında büyük maaş farkları var. Bunların giderilmesini istiyoruz.

İMAMLARIN SORUNLARI: İMAMLAR, BASKIDAN KURTARILMALI

Kamuoyunda, imamların maaşı yüksek, bir iş de yapmıyorlar algısı bulunuyor. İmamların çalışma şartları görmezden geliniyor. Bir köyde, kasabada çalışmanın zorluklarını çok iyi bilen birisiyim. Bir köyde görev yapan imamın amiri müftü mü, dernek başkanı mı, siyaset mi, camiyi yaptıran ünsiyet sahibi biri mi, kim? Atama ve yer değişiklikleri, hac ve umre organizasyonları… bunların hepsinin içeriği de adil bir şekilde düzenlenmeli. Yer değişikliğinde biraz mesafe alındı ama yeterli mi, hayır. Halen siyaset ya da birileri bizim kuruma müdahale edebiliyorsa, ettiriliyorsa bir yerde eksiklik var, demektir. Burada sivil toplum örgütü kendisi zaafiyete uğramış demektir. Bir sendika, ‘bize üye ol, senin yer değişikliğinde sana yardımcı olalım’ diyebiliyorsa, haksızlığa yön verebiliyorsa, nasıl hak arayacak? Biz torpil sendikacılığına hayır diyoruz. Adalet, liyakat ve ehliyet diyoruz. Bizim sendikal sloganımız bu. Adaletin olmadığı yerde bu konuları çok konuşuruz. Peki, bunların sebebi ne? Sivilleşmenin gereğini yerine getiremeyen sendikalardır.

ALLAH’IN HÜKMÜNÜN HAKİMİYETİ İÇİN ÇALIŞIYORUZ

DİB, 130 bin kişiyle bir hizmet yürütüyor. Eksikliklerin giderilmesi konusunda mücadelemizi yapacağız. Bizim esas mücadelemiz, Allah’ın hükmünü yeryüzünde hakim kılma mücadelesidir. DİB çatısı altında bu mücadeleyi veren kardeşlerimizin sorunlarının çözülmesi, bu mücadeleye de olumlu yönde katkı sunacaktır.