Ak Parti Tokat Milletvekili ve TBMM Grup Başkan Vekili Özlem Zengin, katıldığı bir TV programında, diyanet çalışanlarını üzen bir söylemde bulunmuştur. Öncelikle, Sayın Zengin’in bu söylemine karşı kızgın ve kırgın olduğumuzu belirtiyor, kendisini daha hassas davranmaya ve diyanet çalışanlarından özür dilemeye davet ediyoruz.
Bizler; Diyanet İşleri Başkanlığı personeli olarak ülkemizdeki kısır siyasi ve sendikal tartışmaların dışında kalmak, yaptığımız hizmetlerle anılmak ve en az diğer kamu görevlileri kadar saygı görmek, takdir edilmek istiyoruz. Bizler, yüce dinimiz İslam’ın yeryüzünde tebliğinden sorumlu, dinimizin yaşanmasında milletimize rehber konumda olan çalışanlarız. Eleştirirken de, eleştirilirken de hassas olunması, kul hakkına girilmemesi, kimseye iftira atılmaması ve doğruluktan ayrılmamayı dinimizin emri olarak bir yaşam felsefesine dönüştürmeliyiz.
Sayın Zengin, TBMM’nin yoğunluğundan dem vurmak isterken, derdini anlatmak ve çözüm bulmak için vekillerini ziyaret eden insanların taleplerini eleştirmiş, bu eleştiriyi yaparken de diyanet çalışanlarının ismini zikretmiştir. Sayın Zengin’in açıklamasında, bütün kamu görevlilerini kast ettiğini varsayarak, kendisini son ziyaret edenlerin diyanet mensupları olmasından dolayı, bu ifadeyi kullandığı anlaşılmaktadır. Diyanet çalışanları, ülkemizin en hassas kurumlarından birisinin mensuplarıdır. Her türlü siyasi tartışmalarını diyanet çalışanları üzerinden yürütmek isteyen bir güruh var iken Sayın Zengin’in bu tavrını bir gaflet hali olarak görmek ve yorumlamak istiyor; bu talihsiz beyanından dolayı bütün diyanet çalışanlarından özür dilemeye davet ediyoruz. Zira, bu sözleri ile diyanet çalışanlarını hedef haline getirmekten başka bir şey anlatabilmiş değildir. Ancak, Sayın Özlem Zengin’in bu konuşması, bizim iyi niyetle anlamak istediğimizin dışında, diyanet çalışanlarını hedef göstermeyi amaçlıyor ise, iyi niyetten uzak bu tavrın ne anlama geldiğini kamuoyunun vicdanına bırakıyoruz. Bu tavır Sayın Cumhurbaşkanı’nın söylemleri ve partisinin politikalarıyla bağdaşmamaktadır. Diyanet çalışanları en küçük bir fırsatta toplumun önüne atılarak linç edilecek korunmasızlıkta değildir. Bu tavır bir parti politikası ise, açıkça dile getirilmeli, yok haddi ve amacını aşan bir beyan ise de çıkılıp özür dilenmelidir.
Dikkat çekmek istediğimiz bir başka husus da; kamu görevlilerinin, özelde ise diyanet çalışanlarının mali ve özlük hakları için siyaset kurumunun kapısını çalmasının normal karşılanıp, diğer taleplerin kurumca karşılandığını belirten yaklaşımdır. Siyaset kurumu, her türlü sorunun çözümü için alternatif adreslerden birisidir. Birçok talebin kanun yoluyla çözülmesi gerektiği göz önüne alındığında, bunun bir zorunluluk olduğu da ortadadır.
Buradaki asıl problem; kurum çalışanlarının kendi sorunlarını kendisi çözmek zorunda bırakılması, kapı kapı dolaştırılmasıdır. Yetkili sendikanın çalışanların sorunlarının tespiti ve çözüm önerilerini içeren bir çalışma yapmaması ya da yapamaması insanları çaresiz bırakmaktadır. Yine sorunlardan beslenip, çözüm üretmek yerine saldırı diliyle yapılan sendikacılık da çözümden uzak bir yaklaşımdır.
Bu sebeple Din-Bir-Sen olarak bütün diyanet ve vakıf çalışanlarını sendikamıza üye olmaya davet ediyoruz. Sorunları biliyoruz, sorunlardan beslenmiyoruz, sorunların çözümü için çalışacağımızı ve her sorunun çözüme kavuşana kadar takipçisi olacağımızı beyan ediyoruz. Yetkili sendika olduğumuzda diyanet çalışanları sahipsiz olmayacaktır. Din-Bir-Sen onların gür sesi, çözümün adresi olacaktır.
